10

1.4K 119 97
                                    

Ne kadar süredir bu yoldaydık bilmiyordum. Trafik sıkışıktı ve hâlâ eve dönememiştik. Üstelik birkaç dakika önce de yağmur başlamıştı.

Yola çıktığımızdan beri ikimiz de tek kelime konuşmamıştık. Ona sormak istediğim şeyler vardı ama konuşmamızın tartışmaya, belki de bir kavgaya dönüşeceğini düşündüğüm için ağzımı açmıyordum. Yolda onunla kavga etmek istemiyordum, tehlikeli olabilirdi.

Sessizlik huzursuz ediciydi bu yüzden uzanıp radyoyu açtım. Müzik kısık sesli çalsa da en azından arabadaki sessizliği bozuyordu.

Yarım saate yakın bir süre daha trafiğin açılmasını bekledik. Kaza olmuştu ve yolu kapatmıştı. Trafik normale döndüğünde eve ulaşmamız sadece on beş dakika sürdü.

Arabayı evin önünde durdurdu, içeri sokmadı.

"Neden bahçeye girmiyorsun?"

Direksiyonu tutup karşıya bakarken yutkundu ve bana dönüp başıyla kapıyı gösterdi.

"Sen in. Benim işim var."

"Ne zaman gelirsin?"

Eve ne zaman geleceğini merak etmemin nedeni kocasının yolunu gözleyen bir eş olmam değildi. Onunla konuşacaklarım vardı.

"İşim ne zaman biterse."

Verdiği cevabın üzerine diyecek bir şey bulamadım ve arabadan inip eve doğru yürüdüm. Ben daha içeri girmeden o basıp gitmişti.

Eve tam sekiz saat sonra geldi. Kapıda anahtarının sesini duyduğumda saat dokuzu yirmi bir geçiyordu. İçeri girdiğinde mutfakta kendime kahve dolduruyordum. İçeri geçmeden önce beni fark etti ve mutfağın kapısında dikilmeye başladı. Umursamaz bir tavırla kahve haznesini yerine koyarken yandan onun beni izlediğini gördüm.

Kahveye süt eklerken neden hâlâ orada dikildiğini görmek için ona baktım. Elinde kağıttan bir kese tutuyordu. "Daha erken gelirsin sanmıştım."

"İşim uzadı."

Mutfağa girip elindeki keseyi ada tezgaha bıraktı. "Sana aldım."

Elimdeki fincandan kahve içerken kalçamı tezgaha yaslayıp ona döndüm ve tezgaha koyduğu kesenin içini görmeye çalıştım.

"Ne o?"

"İncir. Sabah mutfaktakilere söylerken duydum. Çok seviyormuşsun."

Konuşurken gülümsüyordu. Sabahki hâlime gülüyor olmalıydı. "Teşekkür ederim." dedim ve kahve makinesini gösterdim.

"İstesen kahve var."

Başını iki yana sallarken öylece bana bakmaya devam ediyordu. Sessizliğini fırsat bilip "Aslında, seninle konuşmak istiyorum." dedim ona doğru bir adım atarken.

"Ne konuda?"

Kahve fincanını tezgaha bırakırken dudaklarımı dilimle ıslatıp konuşmaya hazırlandım.

"Bugün baban benimle konuştu. Babaannenin durumdan bahsetti."

Kalçasının yanını ada tezgaha yaslamış ve kollarını göğsünde çaprazlamıştı. Kolları gerilince beyaz gömleğinin kumaşı tenine yapışmıştı.

Devamında ne diyeceğimi merak ettiğini biliyordum. Kaşları çatılmıştı ve yüzündeki ifadesi ciddi bir hal almıştı.

"Evliliğimiz hakkında da konuştuk. Bana evlenmemizin asıl nedenini söyledi."

Söylediğim şey onu rahatsız etmişti. Evliliğimizin asıl nedenini benden bilerek sakladığına şimdi emin olmuştum ama neden sakladığı hakkında bir bilgim yoktu. Altında başka bir şey olduğu şüphesi düştü içime.

Promise Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin