Sabah uyandığımda dün geceye dair her şeyi hatırlıyordum.
Dün gece için pişman mıydım? Kesinlikle hayır. Zayn'in tepkisinden korkuyor muydum? Kesinlikle hayır.
Muhtemelen hiçbir şeyi hatırlamıyordu ancak yüksek ihtimalle sabah yatakta çıplak uyandığında ve beni de yanında çıplak gördüğünde ufak çaplı bir kalp krizi geçirmişti. Gözlerinin gördüğü şeye de beyni mantıklı bir senaryo yazmıştı muhtemelen.
Hatırlamasa da dün gece seviştiğimizi biliyordu.
Yatakta değildi. Benden önce uyanmıştı ve muhtemelen şu an bir buz dağı gibi soğuktu bana karşı. Zaten aramız açıktı, şimdi aramıza bir de kocaman bir buz dağı girmişti.
Çok yakında, gerçekten o buz dağına çarpıp boğulacaktım.
Yataktan kalkınca boy aynasının önünde, yerde elbisemi gördüm. Nasıl çıkardığını anımsadım sonra. O bunların hiç birini hatırlamıyordu ama.
Banyoya girip yüzümü soğuk suyla yıkadım ayılabilmek için. Başım da çok ağrıyordu. Alkol bana cidden yaramıyordu. Üstüne bir de alkol oranı had safhada olan bir şarap içmiştim o sinirle. Başım ikiye ayrılacak ve beynim alnımdan aşağı akacak gibiydi.
Banyodan çıktıktan sonra üzerime bir şeyler geçirdim. Zayn'in kıyafetlerimi getirdiği çantadan pijamalarımın şortunu bulmuştum. Üzerine de bol bir tişört giymiştim çünkü sütyenim de ortalıkta yoktu.
Merdivenlerin başına gelene kadar rahattım. Ancak ona yaklaştıkça tepkisinden çekinir olmuştum. Vereceği tepkinin ne olduğunu bilmiyor olmaktı sanırım beni geren.
Derin bir nefes alıp metal merdivenleri indim yavaş yavaş. Metallerin soğukluğundan çıplak ayaklarım da üşümüştü inene kadar.
İki merdivenin arasına, ikinci merdivenin başına geldiğimde onu gördüm. Mutfakta, mutfağı merdivenlerden ayıran tezgahın hemen arkasında taburede oturturdu.
Geldiğimi fark ettiğini biliyordum. Ancak başını kaldırıp bir kez olsun bana bakmamıştı. Önündeki tablette bir çizim vardı ve ona bakıyordu. Geldiğimi fark ettiğine emindim. Merdivenlerin başına geldiğim sırada elindeki kupayı dudaklarına yaklaştırıyordu ancak ben merdivenin başında belirdiğim anda bie saniye kadar durmuş, sonra içmişti bardakta her ne varsa.
Aldığım nefesi gergin bir şekilde bıraktım ve basamakları inmeye başladım. Yüzü hala tablete doğru eğikti ancak bakışlarını bana çevirmişti. Onunla göz göze gelince yutkunamadım.
Gözümün önünden dün gece akıp gidiyordu. Onunla dün gece iki kez sevişmiştik ancak o eminim ki bilmiyordu. İkincisini başlatan ise oydu, ben değildim.
Son basamağı da indiğimde yüzü de bana dönüktü artık. Gergin bir şekilde yutkundum ve parmaklarımla oynarken tezgaha doğru iki adım attım.
"Günaydın." demiştim ama sesim yok gibiydi neredeyse. Yüzüme bakmaya devam etti iki-üç saniye boyunca. Sonra yutkundu ve başını öne eğdi yine. Günaydın dememe karşılık bile vermemişti.
Tabureden indikten sonra tezgahın ilerisinde duran tabağa uzandı ve onu önce önüne doğru çekti sonra da bana doğru ittirdi.
"Bunları ye." Benimle konuşurken bana bakmıyordu. Sesi soğuktu, mesafeliydi. Oysaki dün gece birlikte yanmıştık aynı ateşin içinde. Onu ısıtmaya yetmemişti demek ki o ateş.
Tezgaha biraz daha yaklaştım. O da bir kutu ilaç koydu sonra önüme. "Sonra da bunu iç." Kutuyu alırken adını okumuştum çoktan. Ertesi gün hapıydı. Ona baktığımda o da bana bakmıştı nihayet ancak gözleri çok uzun süre kalmamıştı gözlerimde. Elleri tezgaha yaslıydı ve yüzünü yine öne eğmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise
FanfictionUnutma, evlilik olurken birbirimize söz verdik. Asla karı - koca olmayacağız.