28

860 66 102
                                    

halsey - so good (stripped) ile okuyunnn

Sabah uyandığımda Zayn yatakta değildi. Erkenden uyanmıştı, benimle aynı yatakta uyanmıştı ve dün gece olan her şey muhtemelen hafızasından silindiği için bana karşı yine öfke doluydu.

Yine de sakin bir şekilde kalktım yataktan. Odadan çıkıp banyoya gittim, yüzümü yıkadım ve aşağı inmek için merdivenleri inmeye başladım. İlk merdiveni inip ikincisinin başına geldiğimde beni görmüştü. Mutfakta, tezgahın arkasındaydı ve tezgahtaki bardağın içinde bir şey karıştırıyordu.

Bana bakışları çok...soğuktu. Soğuk ve öfkeli...

Gergin bir şekilde "Günaydın." dedim ona ama yüzüme bakmasına rağmen cevap vermedi. Son iki basamağı da indim. Onda bardağı alıp kafasına dikti ve içindekini birkaç yudumda içti komple. Bardağı lavabonun içine o kadar sert bırakmıştı ki yerimde sıçradım. Gerginlikten parmaklarımla oynuyordum ama şimdi yolmaya da başlamıştım.

Yutkundum ve bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladım ama ne söyleyeceğimi de bilmiyordum. Ama bir şeyler de söylemem gerekiyordu.

Fakat benden önce davrandı ve bana sert bir şekilde "Sen ne arıyorsun burada?" diye sordu. Soruş şekli de sorusu da çok kaba ve kırıcıydı. Ama hatırlamayacağını biliyordum zaten. Kendini kaybedecek kadar içmişti dün gece.

"Sen çağırdın." dedim direkt lafı dolandırmadan. Ben de onun gibi sert ve soğuk konuşuyordum. "Ben mi?" diye sordu hayretle.

"Evet, sen çağırdın." derken onu gösterdim. Hala yerimden kıpırdamamıştım.

"Ben seni neden çağırayım ki? Senin yüzünü bile görmek istemiyorken..."

Evet, belli ki beni de incitmek ve yaralamak için bana saldırıyordu ancak yargısız infaz yaptığının farkında değildi. Kendimi açıklamam için bir kez bile fırsat vermemişit ki bana.

Söylediği şeye çok kırılsam da, hatta gözlerim dolsa da belli etmemeye çalıştım. Arkamı döndüm ona ve koltuğa doğru ilerledim. "Bu evini bilmiyorum bile. Sen çağırmamış olsan nereden öğreneceğim burayı?"

Arkamdaki koltuğa yaslandım. Bana bakarken başını iki yana salladı sinirle. Hala inanmıyordu bana. "İstersen telefonunu kontrol et. Arama kayıtlarına bak."

Dediğimi yapmak için telefonu çıkardı ve kontrol etti. Haklı olduğumu fark ettiğinde de telefonu tezgaha fırlattı. "Ben aramadım."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Hatırlamadığı bir gece hakkında nasıl bu kadar emin konuşabilirdi? "Hatırlamıyorsun bile dün geceyi." derken başımı iki yana sallamıştım. "Nasıl bu kadar emin konuşabilirsin?" Elim refleks olarak kalkmış onu gösteriyordu. Bir de beni öptüğünü söylesem kesinlikle dün geceyi benim uydurduğumu düşünürdü artık.

Cevap vermedi. Tezgahın etrafından dolanırken de parmaklarını tezgaha sürtmüş sonra da sinirle tezgaha vurmuştu.  Diyecek bir şeyi olmadığı için sessiz kalıyordu. Sinirini kelimelerine dökemediği için de vücut diliyle yansıtıyordu.

"Sen aramadın zaten. Sofia aradı." dedim hafızasındaki boşluğu doldurmak için. Buna daha çok şaşırmıştı. "Sofia mı? O ne alaka?"

Koltuğa daha çok yaslandım. "Bilmiyorum. Seni bir gece kulübünde bulmuş ve evine bırakmış. Beni aradı sonra. Zayn seni istiyor, dedi." Üstüne basa basa söylemiştim son cümlemi. Söylediğime kesinlikle inanmıyor olduğu alay eder gibi gülüşünden belliydi. Elini ritmik bir şekilde, biraz da sert bir şekilde tezgaha vuruyordu sürekli.

"Buna da inanmıyorsan Sofia'yı ara ve sor ona. Sana anlatıyorum ama bana inanmıyorsun."

"Sana nasıl inanayım ki? Aylarca arkamdan iş çevirmişsin."

Promise Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin