Yüzümde hissettiğim elle bilincim açılırken burnuma dolan kokuyla hafifçe gerildim. Felix'in kokusuydu ama çok belirgin olmasa da farklı bir koku daha vardı. Daha... yumuşak? bu koku kesinlikle Felix'in sert parfümünden çok farklıydı.
Aklıma dolan bin bir türlü düşünceyi inkar etmeye çalıştım. Hayatında bir kadın olabilir miydi? Hayır iyice saçmalamaya başladım. Felix beni seviyordu eğer sevmiyorsa bile benimleyken başkasıyla olacak birisi değildi. Uyku sersemliği ile olan kötü düşüncelerimi aklımdan hızla sildim. Felix'e olan güvenimin nesi vardı? Uyuşturucuya başladığımdan beri güven sorunlarım da başlamıştı.
"Berbat görünüyorsun ama bu halinle bile gözlerimi senden alamıyorum" Duyduğum fısıltı ile açacağım gözlerimden vazgeçerken parmağı zarifçe yanağımı okşadı. Sessiz kalıp onu dinleme kararı alırken sorununu öğrenebilme ihtimali fazlasıyla meraklandırmıştı beni.
"Seni kırmış olmalıyım ama beni öpemezsin. Bana ne kadar yakın olursan bu ikimizi de zora sokar" Neyden bahsediyordu o? Böyle davranmasının bir sebebi vardı. Bana kızdığı için değildi, böyle olmak zorundaydı. Neden zorundaydı? O benim sevgilimdi neden onu öpemezdim?
"Eğer gerçekleri öğrenirsen... Bana çok kızma çünkü çok büyük bir hata yapıyorum." Onun sorunu neydi? Felix neden böyle davranıyordu? Eğe bir hata yapıyorsa bunu düzeltmeye çalışırdı, o hatayı yapmaya devam etmezdi. Ne olursa olsun o hatadan kurtulacak bir çıkış arardı. Yoksa bile kendisi o çıkışı yaratırdı. Felix... düşündüğümden daha da güçsüz düşmüş olmalıydı.
"Felix" Diyerek yeni uyanıyormuş gibi gözlerimi araladığımda karanlık odada tek görebildiğim açık kahve gözlerdi. Kaşlarım çatılırken elini yüzümden çekip gözlerini kaçırdı. Sokak lambasının turuncu ışığından dolayı gözlerinin rengi açık görünüyordu ve bu nefesimi kesecek kadar güzel bir görüntü oluşturmuştu.
"Uyandırdım mı?" Elini yüzümden çekip yatağa sırt üstü uzandığında onu inceledim. Dağılmış saçları her zaman uyuduğunda olduğu gibi yüzüne düşmüştü ve bu görüntüsü canımı yakmıştı. Yongbok gözümün önüne gelirken kalbimde bir sızı hissettim. Geri dönmesini istiyordum. Herkesin geri dönmesine çok ihtiyacım vardı.
"Felix bana çok kızgınsın ama... sana sarılsam olmaz mı?" Uykulu sesimle mırıldandığımda vereceği tepkiyi bekledim. Bana kızgın falan değildi ve ona yaklaşmamı istemiyordu ama neden? Felix istemediği bir şeyi asla yapmazdı. Hiçbir güç bunu ona yaptıramazdı.
Seslice yutkunurken bana döndü ve elini uzatıp saçlarımı okşadı.
"Bugün biraz hastayım Hyunjin. Sana geçmesini istemiyorum" Ellerim yumruk olurken dolan gözlerimi fark etmesini umursamadan ona baktım. Görmesini istiyordum zaten.
Saçlarımı okşayan eli donup kalırken başımı salladım ve tersime de gelse arkamı dönüp gözlerimi sıkıca kapattım. En azından bana söyleyebilirdi. Bana söylerse gidip herkese söyleyecek değildim. Ona yardımcı olabilirdim ama her zamanki gibi yine kendine saklıyordu.
Gecenin köründe en çok canımı yakan şey ise ona aldığım bu tavırda bile bir şey yapmayıp benim gibi arkasını dönerek yatmasıydı.
***
"Bilmiyorum! Bir boklar dönüyor ama bilmiyorum!" Arkama sinirle yaslandığımda Beni dinleyen Seungmin düşünceli bir şekilde getirdiği keklere baktı. Benim için çeşitli kekler getirmiş ve iyi hissetmemi istemişti ama Felix'in davranışları yüzünden morelim o kadar bozuktu ki bunu anında anlayıp beni koltuklara çekiştirmiş ve anlatmamı istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...