Gece hayatının renkli geçtiği şehir, sağanakla yıkanıp bütün renklerini akıtıyordu. Bahar yağmuruna hafif bir gök gürültüsü eşlik ediyor, rüzgar usulca yağmur tanelerini yönlendiriyordu. Çakan şimşeğin ışığı yüzüne vurup gök tekrar gürlediğinde bilinci yavaşça açıldı ve yüzünü istemsizce buruşturdu. Kaşları çatılırken yüzünü, yattığı sıcak yüzeye sürterek başını diğer tarafa çevirdi.
Yattığı yer yatak değil, düzenli bir şekilde inip kalkan bir göğüstü. Sıcak ve huzurlu hissettiği bedenin üstüne kıvrılmış bir şekilde uzanıyordu. Yanağını göğsüne yaslamış, kollarını göğsünde birleştirmişti. Nereden geldiğini bilmediği bir soğukluk bedenini ansızın titretti ve bu zaten gidip gelen bilincinin tamamen açılıp sıcak bedene daha çok sokulmasını sağladı.
"Üşüyor musun?" Kulağına dolan uykulu ve kısık sesle bedeni istemsizce gerildi. Hala yabancı hissettiği ve çekindiği beden bir kolunu ince beline sarıp daha çok kendine bastırırken yorganı yukarı çekerek onu soğuktan korumaya çalıştı. Tüm bunlar olurken nefesini tutmuş, gözleri gergince açılarak karanlığa bakmıştı. Korkmuyordu artık ama nefesini de bırakamıyordu. Korkusunun büyük kısmını yense de hala daha geriliyor ve çekiniyordu.
Gözlerini sımsıkı kapatmak istese de kendisine açtığı savaşı sürdürerek yavaşça başını kaldırdı ve yeni birisini gören bir bebeğin masum bakışlarıyla alttan ona baktı. Yıllarca unutmamak için direndiği yüz zamanla puslanmıştı zihninde ama şimdi en ince ayrıntısına kadar görebiliyordu. Öyle ki uzun kirpiklerinin altında oluşan gölgesini bile görebiliyordu. Her zaman oyuncak bir bebek gibi gördüğü yüz hiç değişmemişti. Gözlerinin altındaki morluklara, zayıfladığı için içe çöken yanaklarına rağmen hala izlemeye doyamayacağı bir güzellikteydi.
O da tekrar aydınlanıp arkasından çok şiddetli olmayan gürültüsü onu takip ederken yeni bir şeyi öğreniyormuş gibi hayranlıkla baktığı yüz, yavaşça kaşlarını çattı. Bu hareketiyle uyanacağını düşünüp daha da gerilirken göğsünde birleştirdiği ellerini sıktı ve karanlıkta parlayan iri gözleri biraz büyüdü. Görmek istedi. Onun gözlerini görmek, onunla göz göze gelmek istedi.
ince belindeki kolu sıkılaştı ilk önce. Ardından kalbinin hızlanmasına sebep olarak gözlerini araladı. Göğsünde birleştirdiği ellerini heyecanla sıkarken merakla izlediği gözler karanlık boşluktan aşağıya doğru kaydı ve bakışları birleşti.
Gözleri parlayarak koyu gözlerde gezinirken Minho'nun gözlerinde bir şey titreşti ve uykulu bakışları yerini yoğun duygulara bıraktı. Daha da sıktı ellerini güç almak istercesine. Yıllarca hayalini kurduğu bu anın gerçek olması midesinde bir hareketlenmenin sebebi olurken ilk gün gibi hissetti. Ona aşık olduğu o ilk gün ki gibi heyecanlı, gergin ve düşünemez olmuştu.
Okulun ikinci haftası, basketbol oynayanların arasında adeta parlıyordu. Terle ıslanmış kolsuz forması, dizlerinin biraz üzerinde duran şortu, kaslı kollarını ve bacaklarını adeta sergiliyordu. Siyah saçları terle ıslanmış, rastgele geriye atarken daha da dağılarak nefes kesici olmasına katkı sağlamıştı. Topu sektirirken hafif eğilmesi, sert ve dikkatli bir şekilde baktığı rakibe birden alayla bakarak onu sollaması ve neredeyse hiç kaçırmadığı sayıları ile o gün gözlerini ondan asla alamamıştı. Yeniydi ve lisenin ilk haftalarında asla beklemediği bir zaman da kalbi delice çarpmıştı.
Aynı şu an olduğu gibi. Ama bu sefer onunla birlikteydi. Uzaktan izlemek, sesini duyabilmek için yakına gitmeye çalışırken bocalamak yoktu. Onun üstünde kıvrılmış, onun yoğun bakışlarına parlayan gözlerle karşılık veriyordu.
Gözlerinin derinliklerinde her bir duyguyu yakalamaya çalışırken belindeki iki koldan birisi kalktı ve birkaç saniye içinde yüzünde sıcak ve hafif bir dokunuş hissetti. Minho onun yüzünün her santimine özenle bakararak yüzünü okşarken daha fazla dayanamayarak gözlerini kapattı ve eline doğru başını eğdi. Bu hareketiyle hafif dokunuşu gitmiş, elini tamamen yanağına koyarak sadece baş parmağıyla yanağını okşamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...