"Tut şu demiri!" uzanıp demirleri birleştirmeye çalışırken Birden kendimi çadırın içinde kaybolmuş bir şekilde buldum. Çıkmaya çalıştıkça daha da çok kayboluyor, dudaklarımdan kaçan tuhaf sesler ve homurdanmalar ile oksijenin geldiği yeri bulmaya çalışıyordum.
"Kurtar beni! Nefes alamıyorum" Diye bağırdığımda Üzerimdeki ağırlıkla dengemi kaybedip yere düştüm.
"Ben de nefes alamıyorum!" İkimizde çadırın içinde cebelleşirken bunu neden yaptığımızı sorguluyordum. Hayır evde, odamda vakit geçirmek varken neden çadırda kalmak istemiştim ki?
Ah... Genellikle olaylar Çadırdayken olduğu içindi. Belki birisinin ölüme tanık olurduk ya da bir kurt adama denk gelebilirdik. Belki de kaybolur ya da bir ayı tarafından saldıraya uğrardık. Ama daha çadırı bile kuramamıştık!
"Siz ikiniz... Daha ne kadar aptal olabilirsiniz?" Gelen tanıdık sesle saçma sapan hareketlerimizi durdururken Birkaç saniyede üzerimizden çadır çekilmiş ve üstten bize baygın bakışlar atan Seungmin'e bakmıştık. Üzerimde yatan ve benden farksız ona bakan Jisung'la şirince gülümsediğimizde Seungmin çadırın köşesini bıraktı ve eliyle alnına vurdu.
"Burada mı kamp yapacaksınız?" Eliyle olduğumuz evin bahçesini gösterdiğinde İkimizde hızlıca başımızı salladık.
Ben ne kadar ıssız bir ormanın derinliklerinde yapmak istesemde Jisung korkmuş ve yapmak istememişti ama kamp yapmayı istediği için de evimizin bahçesinde yapmaya karar vermiştik. Üstelik annem bize bir sürü yemek de getirecekti.
"Isıtıcı ve laptopla bir kamp mı?" Seungmin bize tuhaf bir bakış attığında tekrar başımızı salladık. Neden bu kadar tuhaf karşılıyordu ki? Ne yani çadır da donarak boş boş oturacak mıydık? En azından film izleyebilirdik.
Seungmin başını iki yana sallayıp bizi yadırgasa da çadırı kurmamıza yardım etmiş ve aramıza katılmıştı. Neon ışıklarla çadırın etrafını ve içini aydınlatıp uyku tulumlarımızın içine girerken Bütün itirazlarımıza rağmen Seungmin korku filmi açmıştı.
O gün Jisung ile uyuyamamış, duyduğumuz en ufak seste çığlık atmıştık ve sonuç olarak Seungmin uyuyamadığı için eve girmişti.
Ne kadar istediğimiz gibi bir imkanlarımız olmasa kendi başımıza çok eğlenirdik. Çocuk hayal gücü mü denirdi buna bilmiyordum ama Korkak olan Jisung ve Soğuk olan Seungmin bile eğlencemizi engelleyemezdi.
İkiz değilde üçüz gibiydik. Annem Jisung'u çocuğu görür hatta onu evine bile göndermek istemezdi. Ne zaman Jisung gelse sanki uzun zamandır hasret kaldığı çocuğu eve dönmüş gibi gülümserdi gözleri. Bir çok kişi bizi çok yakın arkadaşlar sanırdı ama biz kardeş kelimesinden bile daha kuvvetli bir bağla bağlıydık.
Onu kaybettiğimde O bağ şiddetle kopmuş, Seungmin ile aramızdaki o bağ bile zedelenmişti. Her zorluğa rağmen çocuk kalabilen ve büyümemek için bütün gücünü heba eden Jisung, sanki bizim çocukluğumuzu da alıp gitmişti. Sanki sadece onunla çocuk olabiliyormuş gibiydim, o olmadan olgun ve büyümüş bir Hyunjin'dim.
Fakat sonradan çocuklaşabildiğim diğer kişiyle tanışmıştım. Yongbok, Jisung'tan sonra bana çocukluğu hissettiren diğer kişiydi. Onlar Malezya'ya gittiğinde bile hala çocuk kalabiliyordum çünkü Yongbok yanımdaydı ve ben kısa sürede ikisini de kaybetmiştim.
Bana en büyük acıyı tabiki Jisung vermişti fakat kalbime işkence edip ağırlığını sırtıma bindiren olay Chan'ın gidişiydi. Jisung için mi gitmişti yoksa Çektiği acılara dayanamayıp Jisung'u bahane olarak mı kullanmıştı emin değildim ama o iki dövmenin altında yatan acı her gün beni boğmaya yetiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...