Gerçekler

3.6K 398 500
                                    


Gerginliğin arttığı ortamda Felix bilgisayara, Yongbok ellerine ve bense Yongbok'a bakıyordum. Hala olaylara inanasım gelmiyor, onun Yongbok olduğunu kabullenemiyordum. Nasıl mümkün olabilirdi? Farklı bir bedendeydi ama görünüş olarak Felix ile aynıydı.

Rüya görüyor olabilir miydim? Belki de bizi kandırıyordu ama kimsenin bilmediği şeyleri biliyordu. Onun kolunu incittiğimi ikimizin dışında kimse bilmiyordu.

Eğer o gerçekten Yongbok'sa bunca zaman neredeydi de 3 yıl sonra karşımıza çıkıyordu. Hem Bay Cha'ya nasıl yakalanmıştı? Onunla işi neydi?

Yongbok eğdiği başını kaldırıp bana bakınca hızla gözlerimi kaçırıp huzursuzca yerimde kıpırdandım. O da hemen başını eğip dudağını ısırmıştı.

O sokaktan sonra Yongbok maske ve şapka takarak kendini gizlemiş, Ardından bizim eve gelmiştik. Şimdi ise Felix Chan'ın bilgisayarını açmış kayıtlara bakarken biz sessizce onu bekliyorduk.

"Chan kayıtları iyi gizlemiş olmalı." Diyerek sıkıntıyla arkasına yaslanan Felix'e baktım. Kayıtları bulamamış mıydı? O kayıtlarda ne vardı ki bu kadar iyi gizlemişti Chan? Hem Bay Cha neden o kayıtları istiyordu?

"Seungmin'lere haber vermemiz gerekmez mi?" Saatler sonra ilk defa konuştuğumda Yongbok gerilmiş Felix ise düşünceli bir şekilde boşluğa bakmıştı. Seungmin'e söylemeliydik. Yongbok'un tuhafta olsa bir şekilde geri geldiğini bilmeliydi. 

"Şimdilik dursun. İlk önce olayları öğrenmeliyiz" Felix'e odaklandım. Her zamanki gibi ilk önce her şeyiyle olayı öğreniyor, gerekirse başkalarına söylüyordu. Eminim Ben bugün orada olmasaydım benden bile gizleyecekti. 

"Bekleyin burada" Felix ayağa kalkıp merdivenlere ilerlerken koltukta huzursuzca kıpırdandım. Gerilmiştim çünkü Yongbok ile yalnız kalmıştık.

O kadar tuhaftı ki hala sorgulamadan edemiyordum. O yongbok'tu işte neden hala onun yanında geriliyor ve ondan kaçmak istiyordum ki? Ona şuan sarılmalı ve ağlamalıydım ama tek yapabildiğim onun dışında her yere bakıp gergince oturmaktı.

"Bana kızgın mısın?" Zorla duyduğum kısık sesiyle bakışlarım onu bulurken o bana değil, ellerine bakıyordu. Üzerinde Felix'e ait kıyafetlerle bile hala küçük bir çocuk gibi görünebiliyordu. Felix'i nasıl o kadar iyi oynayabilmişti? 

Ona cevap vermediğimde dudağını ısırdı ve titrek bir nefes alıp tekrar dudaklarını araladı.

"Seni kandırdığım için üzgünüm. Dün seni çok kırdım ama beni öpmene izin veremezdim." Şimdi aklıma geliyordu da ben dün onun kucağına oturup onu öpmüştüm değil mi? Ama onu Felix sanıyordum!

Ve beni kandırmıştı ama kötü bir niyetinin olmadığını biliyordum. Eğer O gerçekten Yongbok'sa ki o kesinlikle Yongbok'tu, birilerine asla zarar vermek istemezdi.

"Kızgınım." Diyerek terslediğimde ortamdaki gergin hava daha da arttı. Ona kızgındım hatta öyle ki ona bağırıp çağırmak, yüzünün ortasına acımadan yumruk atmak istiyordum. Ellerim istemsizce yumruk olurken titreyen sesi doldu kulaklarıma.

"Özür dilerim" Çoktan yanmaya başlayan gözlerimi tekrar ona çevirirken dudaklarını birbirine bastırmış, Felix'inkinden biraz daha uzun olan saçları her zamanki gibi yüzüne düşmüştü. Zorla yutkunurken sırtımı koltuktan ayırıp öne doğru eğildim.

"Özür dilemenden nefret ediyorum. Giderken de özür dilemiştin." Dediğimde başını kaldırıp kızarmış gözleriyle  bana baktı. Derin bir nefes alırken kurumuş dudaklarımı ıslattım.

"Sana o kadar kızgınım ki affedebilir miyim bilmiyorum. Giderken ne kadar canımın yandığını biliyor musun? Herkesin ne kadar perişan olduğundan haberin var mı? Beni kandırman ya da kırman umrumda değil sana olan kızgınlığımın tek sebebi, habersiz gitmen"

Remember Who You Are|HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin