Parkları çok sevmezdim. Birçok çocuğun kahkaha yuvasıydı. Ailelerinin elini çekiştirip gitmek için ağladıkları yerdi ama ben yaşadığım o olaydan sonra orada oynamayacağıma yemin etmiştim.
Seungmin ilk okulda bile çalışkan birisiydi. Öyle çok çalışması gereken dersler yoktu tabiki ama oyun oynamaktansa bir şeyler öğrenmeyi severdi. Piyano ve gitar çalmaya çalışır, Anneme yardım ederek yemek yapmayı öğrenir ve okumasını geliştirmek için elinde hep çocuk kitapları olurdu.
Bundan hep nefret ederdim. Sadece kardeşimle oyun oynamak ve onu salıncağa bindirip sallamak istiyordum. Onun güldüğü tek an birlikte yatıp annemin bize masal okuduğu gecelerdi. Masal ile dalga geçer, ben de dalga geçtiği için ona vurmaya çalışırdım. Annem ise bizi gıdıklayarak cezalandırırdı.
O gün, onu tutup parka götürmeye çalışmıştım. İtiraz edip bana kızmıştı ama ona dolu gözlerimle bakıp yalvardığımda dayanamayıp kabul etmişti. Onu ilk parka götürüp salıncakta sallamış, ardından kum parkında oynamıştık. Sonra da bisikletime bindirmiştim. Bisikleti sevmezdi ama ben yine de seveceğine inanarak bindirmiştim. Büyük bir hata yapmıştım. Frenleri bozulunca duramamış ve ağaca çarptıktan sonra küçük tepeden aşağıya yuvarlanmıştı.
En çok korktuğum anlardan birisi o andı. Sürekli atışırdık ve çok zıttık ama Seungmin benim hayatımda en değer verdiğim insandı. Bu asla değişmeyecek tek gerçekti.
O gün annem evden koşarak gelirken ben baygın olan Seungmin'e bakıp ağlamıştım. Onu yaraladığım için kendime kızmıştım ve bir yemin etmiştim. Artık ne bir parkta oynayacaktım ne de ona zarar gelmesine izin verecektim.
Bunu biliyordu. Seungmin bunu bildiği için gözlerime bakamıyor, başını eğerek yüzünü saklamaya çalışıyordu. Ona baktıkça içimde büyük bir nefret alevlenirken içimdeki esinti kendini büyük bir fırtınaya bıraktı. İçimde şiddetle gök gürlerken çakan şimşekler gözlerime yansımıştı. Üzerinde daha üst rütbeden olduğunu gösteren üniformayla orta yaşlı adam bize soğuk ve duygusuz bakışlarını atarken Seungmin'in şakağına silahını daha da bastırdı.
"Ellerinizi kaldırıp diz çökün." Felix bana doğru yaklaşmaya çalışınca, birkaç güvenlik silahlarını ona doğrultunca adımları durdu. Bakışlarım yeri buldu. Ayaklarımın dibindeki baygın bedene bakarken Yavaşça eğildim.
Changbin hyung ve Felix bir süre ayakta kalırken yanımdaki bedenin belinden silahını aldım ve tetiğini çekerek direkt adama doğrulttum. O an bütün silahların ucu bana döndü.
"Hyunjin!" Felix'in öfkeli sesi kulaklarıma zor olaşırken bana büyümüş gözlerle bakan Seungmin'e bakmadım ve ortadaki adamın direkt gözlerine baktım.
"Onu vurmamı mı istiyorsun?" Adam tetiği çekip Büyük bir soğukkanlılıkla baktığında yüzümde alaylı bir sırıtış belirdi ve ona doğru bir adım attım. Yüzünde mimik oynamayan adam gözlerini benden çekmezken güvenlikler tetiklerini çekerek bana baktılar.
"Sikeyim seni Hyunjin ne yapıyorsun!" Felix bana doğru yaklaşsa da onu umursamayıp Adama bakmaya devam ettim.
"Bu hastane de kimseyi vurmaya yetkin yok" Dediğim şeyle adam sonunda kaşlarını çattığında Felix'in adımları durdu. Başımı hafifçe yana yatırıp ona bir adım daha yaklaştım.
Ne kadar rütbeli birisi olsa da bir akıl hastanesinde vurma yetkisine sahip değildi. Zarar vermeyecek bir şekilde yaralayabilirdi, ya da şok tabancası ile bayıltabilirdi ama tehlikeli bir şekilde zarar verme yetkisi yoktu.
"Ama benim yetkiye ihtiyacım yok." ilk defa hissettiğim bu his kendime yabancı hissetmeme sebep oldu. Korkum o kadar artmıştı ki kendimi kaybetmeme sebep olmuştu. Şuan tek odağım Seungmin'i kurtarmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...