Rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu nasıl anlardık? Sayıları göremez ya da yazıları okuyamazdık mesela ama ben karşımdaki bedenin tişörtünde yazan yazıları da okuyabiliyordum, sayıları da görebiliyordum.
Canımız yanmazdı ya da ama benim canım o kadar yanıyordu ki nefes almakta zorlanıyordum. en önemlisi düşünemez sanki birer kurgudaymışız gibi senaryoya uyardık. Ama ben şuan o kadar düşünceler içinde boğuluyordum ki rüyanın içinde olmama imkan yoktu.
"A-ama... s-sen... F-felix?" Karşımda oldukça iyi ve güçlü bir şekilde duran kişi Felix miydi? O zaman arkamdaki... Yavaşça arkamı dönerken onunda şaşkınca ona baktığını gördüm. Burada neler dönüyordu? İki tane mi Felix vardı?
Şaşkınca tekrar önüme dönerken Felix olduğundan şüphelendiğim çocuk gözlerinden çıkan öfkeli ateşle onun üzerine yürüdü. Ama bu ifade... Felix'indi.
Yanımdan geçerken bileğimi sahiplenici bir şekilde tutarken kaskatı kesilmiştim.Her şeyiyle bu kişi Felix'ti ama diğeri...
Kimin kim olduğunu bilmediğim ikili karşı karşıya gelirken ben Sonradan gelen kişinin arkasında şokla duruyordum. Aynılardı. Tek fark az önce beni yerle bir eden Felix birkaç santim daha kısaydı. Ne yapacağımı bilemezken Bileğimde duran el sertleşti ve o soğuk sesi duydum.
"Hangi hakla benim adıma onu ağlatabiliyorsun?" Kesinlikle Felix buydu. Ses tonu, sahiplenici tutuşu, yaydığı hava bile adeta Felix'im diye bağırıyordu. O zaman karşımızdaki kişi kimdi?
Çocuk korkuyla kaskatı olurken adeta bembeyaz kesilmişti. Beni kandırmıştı ama asıl sorun nasıl Felix'e bu kadar benzediğiydi. Onun derslerine girmiş, onun kartını kullanmıştı. En önemlisi onun bilekliğini takmıştı. Bu nasıl mümkün olabilirdi?
Çocuk kaçacakken Felix bileğimi bırakıp onun yakasını kavradı ve acımadan duvara çarptı. Ben korkuyla irkilirken çocuk acıyla inlemiş ve çoktan gözleri dolmuştu. Birkaç adım gerileyip şuan fazlasıyla korkutucu olan Felix'e bakarken Felix sakince ama sertçe çocuğun bileğini tuttu ve bilekliği çıkardı.
"Beni bayıltıp bir depoya atarken başıma birisini bırakmalıydın." Diye mırıldandı ve bilekliği boş olan bileğine taktı. Çocuk ona korkuyla bakarken tek kelime bile edemiyordu.
Felix'i kaçırmıştı, onun yerine geçmişti ama neden? Neden hala sorunlar yaşıyorduk ki? zaten kaybedeceğimiz her şeyi neredeyse kaybetmiştik.
"Cevap vermiyor musun?" Çocuk titreyen ellerini duvara yaslarken korkuyla gözlerini kaçırdı.
"B-ben... Üzgünü-"
"Özür dile demedim!" boynunu tutup kendine çeken Felix'le gözlerim büyürken çocuk acıyla yüzünü buruşturdu. Neler oluyordu? Hala bir rüyada olduğumu düşünüyordum.
"Kimsin söyle. Bay Cha gönderdi seni değil mi? Ne istiyormuş?" Bay cha? Joon'un babası neden hala bizimle uğraşıyordu?! Zaten bizden hayatımızı almıştı neredeyse.
Onun ismini duymak bile bedenimin titremesine sebep olurken çocuk nefes alamayarak Felix'in omuzlarını tuttu ve itmeye çalıştı. Ne kadar da güçsüz duruyordu. Onu nasıl Felix sanabilmiştim?
"F-felix... Nefes alamıyor" Diyerek zorla konuştuğumda Felix dişlerini sıkmış ardından boynunu bırakmıştı. Çocuk öksürerek öne eğilirken Felix birkaç adım geriledi ve ona baktı. Bakışlarını göremesem de duygudan bihaber, tamamen soğuk bir şekilde baktığına emindim.
"L-lütfen Felix. Bırak gideyim" Çocuk zorla doğrulduğunda Felix alayla güldü ve ellerini cebine soktu. rahatlığı bile korkutucuydu öyle ki ben bile bir adım atmaya korkmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...