Son birkaç yıldır kulaklarından çıkmayan bağırışlar ve boğazında geçmeyen büyük bir acı vardı. Artık o kadar alışmıştı ki bu duruma, ne artık o bağırışların olmadığını duyabiliyor ne de boğazının acımadığını hissedebiliyordu.
Son birkaç yılı onun için cehennemden farksız geçmişti. Hoş, cehennemde bile bu kadar acı çekecek günahı olduğunu düşünmüyordu. Bazen belki de yaptığı her kötülüğün acısını şimdi çektiğini düşünüyordu.
İlk gözlerini açtığında bir odada, sedyenin üzerinde yatıyordu. Üzerinde hastane kıyafetleri, göğsünün ortasında kocaman bir dikiş izi ona ne olduğunu anında hatırlatmıştı. En son göğsünden vurulup yere düştüğünü hatırlıyordu ve ölmediğini anladığında sevinemeden korkunun kölesi olmuştu. Çünkü ölmek, yaşayacağın acılardan da kaçmak demekti.
Öyle de olmuştu. Yosun tutmuş, soğuk zindanın içinde hayatının en güzel yıllarını harcarken bedenine gelmemiş olan zarar, tamamen ruhuna darbe vurmuştu. Yaralarla kaplanmış, ruhunun her santiminde kanamaya devam eden derin yaralar oluşmuştu.
Uzun zamandır, acısını yaşadığı Chan'ın işkenceye maruz kalmadığını bilse de kulaklarında o zindanlarda hapsolması gereken çığlıklar varlığını koruyordu. Hala daha kendi sesini, o üç yılın akıttığı kan kokusunu duyabiliyordu.
"Hayır! Lütfen ona zarar vermeyin!" Kulağındaki birçok çığlığın arasından bu cümle kendini duyururken sanki bilinçaltı ona oyun oynuyormuş gibi kesik kesik görüntüler gösterdi bir film karesinden.
Chan'ın zincirlerle bağlı bedeni kanla kaplanmış, başını dik tutamayarak öne düşürmüştü. Saliselik görüntü kaybolurken bu sefer çığlıkların arasından bir fısıltı yükseldi.
"K-Kapat gözlerini Jisung. Ben sana diyene kadar...s-sakın açma." Sesin ait olduğu görüntü anılarından çıkıp yine gözlerinin önüne serilirken bu sefer gördüğü şey parmaklıklar arkasında, yerde acıyla titreyen bedendi.
Bedeninden akan kan yere izlerini bırakıyor, dakikalardır çektiği işkence yüzünden bağıran sesi kısık bir şekilde titriyordu. Parmaklığa yapışıp elini ona uzatmaya çalıştı. Onu kendine doğru çekebilse en azından yarasına bir şey bastırıp kanı durdurabilirdi. Ama ne eli uzamıştı ne de Chan daha fazla uyanık kalabilmişti.
Bu sefer uzun olan görüntü onu sertçe itip kendinden uzaklaştırırken başının üstünde bir sürü görüntü dönmeye başladı. Olduğu karanlıkta yere çöküp kollarını bacaklarına sardı ve Chan'ın her zaman istediğini yaparak gözlerini sımsıkı kapattı. Yine de başının üstünde dönen kanlı görüntüler ve kulağında karmaşaya sebep olan çığlıklar durmamıştı. Artık teker teker gelmek yerine görüntüler ve sesler birden üzerine geldiğinde acıyla bağırıp kollarını bedenine sardı.
"Hyung! Yalvarırım yapmayın!"
"Ona yardım etmeme izin verin!"
"Öldüreceksiniz!"
"Hyung... lütfen ölme. Bizi bulacaklar bu yüzden lütfen dayan."
"Onun yerine bana zarar verin! o artık dayanamıyor!"
"Jisung dayanabilirim. Sana asla zarar vermelerine izin vermem."
"Sanırım... D-dayanamıyorum. Üzgünüm." bir görüntü bütün karmaşadan çıkıp bedenini içine çekerken ona itiraz edemeden o anıya döndü. Arkasına bakmadan kaçıp gitmek istediği anıya korkudan titreyerek bakarken zindanın parmaklıklarına vurup bağırarak ağlayan kendisine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...