"Senin Sayende"

2.7K 317 186
                                    

Bugün 3 bölüm attım bu yüzden önceki bölümü(yardım çağrısı) okuduğunuza emin olun

Karanlık her zaman onun güvenli sığınağı olmuştu. Asla korkmadığı, sonsuza kadar saklanabileceğini düşündüğü tek yerdi. Karanlık, onu birçok kez ölümden kurtarmış, defalarca yalnızlığına eşlik ederek dostu olmuştu. Şimdi ona ihanet etmek istercesine bunalıyordu bu karanlıktan.

Sıkılmış, artık güvende falan hissetmiyordu. Işığa olan muhtacı zaman geçtikçe artıyor ve ona baskı yapmaya başlıyordu. Sadece bir ışık, ufak da olsa bir ışık görmek istiyordu bu hüküm süren karanlıkta. 

Yine buradaydı. Bir hiçliğin içinde, gözlerinin açık mı kapalı mı olduğunu bilmediği bir yerdeydi. Buraya defalarca gelmiş, defalarca nefes nefese çıkmıştı buradan. Burayı okyanusun dibi olarak görmeye başlamıştı. Çıkmak için en derinden yukarıya doğru yüzmeye çalışıyor, çıkınca ise nefes almakta zorlanacak kadar nefessiz kalmış oluyordu.

Sürekli gördüğü bu yer kabus muydu yoksa bir anısı mıydı onu da bilmiyordu ama bildiği bir şey vardı ki o da ışığın olduğuydu. Cılızda olsa o ışık yanıyor, ona çıkışı gösteriyordu ama onu görür görmez gözlerini açıp kendini odada bulması bir oluyordu. 

Bu sefer izin vermeyecekti. Bu sefer o ışığı bulacak, sonunda tamamen nefessiz kalsa da o ışığa sımsıkı tutunacaktı. Bekledi, ilk zamanlar ne yapacağını bilemez bir şekilde bu hiçlikte ilerlerdi ama bu sefer bekledi. Çünkü ne olacağını biliyordu.

Bu beden ona ait değildi. Bu bedeni kontrol edemiyordu. Bu yüzden sadece  gelecek olanı bekledi. Çok geçmedi zaten. Tahmin ettiğinden daha hızlı gerçekleşti olay. İlk önce bedeni öne atıldı. Ardından bütün kasları tamamen gerildi ve ellerinin arasındaki zayıf boyna tüm gücünü kullanarak sıkmaya başladı. Oysaki gözleri kapalıydı sanki. Karanlık hala dağılmamış, hiçbir şey göremiyordu ama elinin altındaki küçük ve zayıf bedeni hissedebiliyordu.

Küçük bir el sarıldı bileğine. Güçsüzce çekmeye çalışırken zayılığı karşısında her zamanki gibi dehşete düştü. Kendini durdurmaya çalıştı. Yapma, ona zarar verme dedi defalarca kendine. O an imkanı olsa kendi eline ateş edebilecek kadar nefret etti kendinden. 

"Çek elini ondan!" Bağırmaya çalışsa da sesi çıkmadı. Elini çekmek istese de kontrol edemedi. Sanki birisinin kuklası olmuş, bedeniyle oyun oynuyordu. İlk defa bu kadar çaresiz hissetmişti. Ablası öldüğünde bile hep bir umudu vardı. Belki yaşıyordur, geri döndüğümde onu bulacağım diyerek ama cesedini bulduğunda var olan umutları tamamen sönmüştü. Şimdi, eli kolu bağlanmış, ne kaçabiliyor ne de kendini durdurabiliyordu. 

"H-hyung..." Titrek bir nefes doldu kulağına. Nefes alamadığı için kesik çıkan aciz ses, onu bırakması için titremiyordu sanki. Kim olsa korkardı ama göremediği bu kişi korkmuyor, aksine onunla konuşmaya çalışıyordu. Bu kadar güçsüz ve zayıf duran birisi nasıl bu kadar korkusuz olabilirdi?

Onu dinlemek istiyordu. Ellerini çekmek, onun hoş gelen o sesiyle ne atlatmaya çalıştığını öğrenmek istiyordu. Ellerinin arasındaki boyun kırılacak gibi ince ve zayıftı. Küçük bir çok sandı ilk önce. Ardından boyunun bir çocuktan daha uzun olduğunu fark etti.

Ellerini çekmeye çalışan küçük eller güçsüzleşti ve çekmek yerine sadece sıkıca tutmaya çalıştı. ağlamak istedi. Hayatında sayılı zamanlarda ağlamıştı. Ablası öldüğünde, Seungmin'den vazgetiğinde ve Yongbok gittiğinde ağlamıştı. Şimdi hıçkırarak ağlamak, kendisine onu bırakması için yalvarmak istedi.

Tanıdık o şey oldu ve zamanın geldiğin hissetti. Ellerinin arasındaki beden neredeyse bilincini kaybedecek duruma gelip elleri iki yana düştüğünde o ışığı gördü. Kahverengi-sarı arasında parlayan cılız ışık gittikçe büyürken karanlığın sarsıldığını fark etti.

Remember Who You Are|HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin