Yüzüne aldığı darbe yüzünden birkaç adım gerileyen Jeongin'le olduğum yerden sinirle hareketlendim. Öne doğru adım atmıştım ki Kolumu tutup beni engelleyen bedenle seslice yutkundum.
Yaptığım anlaşma ile doğru olanı mı yapmıştım bilmiyordum ama güvenmek istemiştim. Zeki, kurnaz ve bizim düşmanımız gibi dursa da Moonbin güvenilir duruyordu. Eğer işine yarayacaksa bizim tarafımızda olabilirdi ve dediğine göre ikimizin de birbirimize ihtiyacı vardı.
Uyurken Moonbin'in beni almaya gelip odasına götürmesi ardından benimle bir anlaşma yapmak istemesi ilk başta bana çok yanlış ve tehlikeli gelmişti. Bu yüzden ne derse desin kabul etmeyecektim ama dedikleri ve anlaşma da benim zararıma hiçbir şeyin olmaması onu geri çevirmemi engellemişti.
"Bu nedir?" Önüme uzatılan kağıda boş bakışlar atarken ne onu almak için bir atakta bulundum ne de bana gösterdiği yere oturdum. Karşısında şüpheli bakışlarımla onu incelerken sağa sola döndürdüğü sandalyesine yaslandı ve keskin gözleri direkt gözlerimi buldu. Hala lens kullandığım için sarımsı bir renk görüyor olmalıydı. Derin bir nefes alırken dudağındaki yarayı umursamadan diliyle hızlıca yaladı.
"Anlaşma. İkimizin de işine gelecek, daha fazla bu saçma oyuna devam etmek istemiyorum." Neyden bahsediyordu bu? Ne oyunu? Cha kyung ile yaptığı oyundan mı bahsediyordu? Chan ve Jisung'u öldü gibi gösterip burada işkence ettiği oyuna mı devam etmek istemiyordu?
Cha kyung'un burada ona sığındığının farkındaydım. O odayı patlatma olayından sonra polisler olaya dahil olmuş ve her yer de onu arıyorlardı. Bu yüzden bu şehre sığınmış ve hapse girmekten kurtulmuştu. Eğer şimdi Moonbin onu yarı yolda bırakacaksa bu bizim tarafımıza geçtiğini göstermez mi?
"Açıkla" Diyerek sonunda koltuğa oturduğumda Moonbin bir süre bana bakmış ardından nefesini bırakıp açıklamak için dudaklarını aralamıştı.
"Chan ve arkadaşını geri vereceğiz. Karşılığında Jeongin, Chan ile yaptığım anlaşmayı iptal edecek." Tepkisiz kalarak masanın üzerindeki kağıt parçasına baktım. Chan ve Jisung'u alacaktık ve bir anlaşma bozulacaktı. Anlaşma neydi bilmiyordum ama Chan ve Jisung'un hayatından daha önemli bir şey olmadığına emindim. Yine de bozulacak olan anlaşmanın ne olduğunu bilmeden bir cevap veremezdim.
Benden cevap bekleyen Moonbin'e dönüp dudaklarımı yaladım ve öne eğilip bir elimi masaya koydum. Kısılan gözlerimle direkt gözlerime bakarken o da beni taklit ederek gözlerini gözlerimden çekmedi.
"Chan ile anlaşmanız neydi?" Cevap vermedi bir süre. Söyleyip söylememekte kararsızlık yaşarken muhtemelen her iki türlü de olası şeyleri tahmin etmişti. İki sonucu da kafasında tartmış, en az zararlı çıkacak seçeneği seçerek seslice yutkunmuş ve dudaklarını aralamıştı.
"Jeongin sana Chan ile olan geçmişimi anlattı sanırım."Diyerek söze girdiğinde tepki vermedim. O da tepkimi beklemeden ayağa kalkıp odanın kenarında olan buzluğa ilerledi.
Gözlerim saliselik bile olsa üzerinden ayrılmazken dolabı açıp içinden bir şarap şişesi çıkardı. Bana bakmadan tekrar arkamdan dolanıp sandalyesine yerleştiğinde dudaklarını araladı.
"Herkesin yanlış bildiği bir şey var. İkimiz de eşit değildik. Bir düello yaptık ve ben sonucunda kaybettim. " Aldığı iki kristal kadehe kırmızı şaraptan koyarken birisini önüme itti ve diğerini kendi parmakları arasında tutup arkasına yaslandı. Jeongin ikisinin de eşit olduğunu söylemişti. İkisi arasında bir kazanan olmadığı için şehri ikiye böldüklerini söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...