Bazı insanlar hayat defterlerini doldururken bazen hiç silgiyi ellerine almazlardı. Çünkü ne yanlış yazmışlardı ne de yazdıklarından pişman olmuşlardı. Onların aksine silgim kalemimden önce bitmiş, artık sadece yazma şansım kalmıştı. Silgim bitmişti çünkü o kadar hatalar ve kötülükler yapmıştım ki hiçbirini defterimde barındırmak istememiştim. Fakat silmeme rağmen hala hatalarımla doluydu defterim ve bu sefer silmek için bir silgiye sahip değildim.Ama yazdığım şeylerle artık silemediğim o hatalarımı telafi edebilirdim. Her şeyi düzelterek ve herkesi iyileştirerek... Gülümsemelerini geri kazandırarak hatalarımı telafi edecektim.
"Minho hyung konuşsa? Jisung aramızda en çok ona yakın hissedecektir." Jeongin'in konuşması ile daldığım derin düşüncelerimden birden çıkarken herkes gibi bakışlarımı ona çevirdim.
Dean ve Brian gidince konumuza geri dönmüştük ve şuan tek konumuz Jisung ile nasıl iletişim kuracağımızdı. Jeongin'in sorusu bir süre cevapsız kalırken bu sefer sessiz kalıp onların konuşmasını ve bir çözüm aramasını bir köşede izlememe kararı aldım. Bu yüzden dudaklarımı aralarken aklımda dönüp duran her cümleyi dışarıya vurdum.
"Jisung kendinde olsaydı belki işe yarardı ama şuan kimseyi ayırt edemiyor. Hastane de Minho hyungtan da kaçmıştı hatırlamıyor musunuz?" Diğer tekli koltukta oturan Minho hyungun elleri dediğim şeyle yumruk olurken haklı olduğumu bildikleri için itiraz etmediler.
O gün Minho hyung tekrar sessizleşmiş fakat ne kadar korkarsa korksun Jisung'un yanına gitmişti. Odaya giremese bile odanın önünde durup onunla konuşurdu. Hiçbir ses gelmezdi içeriden ama Minho hyung sanki Jisung onu dinliyormuş gibi konuşmaya devam ederdi.
"o zaman nasıl iletişim kuracağız? Chan'ın pansumanlarını yapsak bile uyandığında acıları devam edecek ve yine kendini kaybedecek. O kendini kaybetmeden Jisung onu sakinleştirmeli." Changbin hyung kaşlarını çatıp düşünceli bir şekilde konuşurken gergince arkama yaslandım.
Yanımda Felix sessizce otururken ona kısa bir bakış attım ve bir cevap aramaya çalıştım. Derslerimin kötü olması zekamın düşük olduğu anlamına gelmiyordu. Ciddi durumlarda çıkış yolu bulabilirdim. Seungmin ile aramdaki farkta buydu. O zekasını sessizce kullanırdı ben ise zekamı saklar ve hayatın tadını çıkarırdım.
Olanları gözden geçirmekle başlarsak her şeyin temeli; İkisinin de insanlar karşısında tepki göstermesiydi. Jisung korkuyla kendi içine kapanırken Chan ikisini de koruma görevini üstlenip saldırıyordu. Yani sorun, birisinin içeri girmesi ya da bir yabancının sesini duymaktı.
Eğer içeri kimse girmezse ve biz de hiç ses çıkartmazsak onlar korkmayacak ve bu durumda sakin kalabileceklerdi. Ama içeri girmezsek onlardan haber alamaz, durumlarının ne halde olduğunu bilemezdik ki onlara yemek ve ilaç vermek için odaya girmek zorundaydık.
Diğer bir sorun ise ev de sessiz olmamız imkansızdı. Mutlaka ufakta olsa bir ses çıkardı. O zaman ne yapabilirdik? Hem onlara bakıp hem de bizi görüp duymamalarını nasıl sağlayabilirdik?
"Aslında bir fikrim var ama çözüm bulamadım." Diyerek uzun zamandır sessizliğini koruyan bedenlerin bakışlarını kendime çekerken Felix'in başını çevirip bana baktığını hissettim. Herkes ne diyeceğimi bekliyor ve bir umut ışığı arıyorlardı. Kurumuş dudaklarımı ıslatırken hafifçe öne kayıp seslice yutkundum.
"İkisi de insanlara tepki gösteriyor değil mi? Bir şekilde Bizi duymalarını ve görmelerini engelleyerek Jisung ile iletişim kurarsak sorunu çözebiliriz. Yine de İlaçları verip pansuman yapmalı, yemek de vermeliyiz."
Düşüncelerimi dile getirsem de çözümü bulamadığım için susarken dediğim şeylerle yeni düşüncelere dalan kişilerde gezindi gözlerim. Yerde oturan Seungmin ve Yongbok kalkmıştı. Seungmin Jeongin'in bacağına otururken Yongbok Changbin hyungun dirseğini yasladığı koltuk kenarına oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...