Mutluluk, huzur, heyecan... bu tarz duygular hep daha çok sevilmiş ve diğer duygular dışlanmıştı. Kim üzülmek ya da korkmayı isterdi ki zaten? Kimse istemezdi çünkü dışlanan o duygular, insanın kimliğini oluşturan duygulardı. Üzgün olan birisinin gözlerinden onu çözebilirdik. Karşınızdaki birisinin korkusunu bilirseniz o korkunun altında yatan gerçek kişiliğini bulabilirdiniz.
Bu yüzden insanlar o kişinin değer verdiği şey üzerine oyunlar oynar, hamlelerini o duygular üzerinde yapardı. Sevdiği kişiye zarar verir, korkusunu kullanır ve kazanırdı. Biz de öyleydik aslında. Sevdiğinden emin olmak istediğiniz birisini kıskandırmak aklınıza gelen ilk şey değil miydi? Onun düşüncelerini öğrenmek, gerçek duygularını ve düşünceleri görmek için kıskandırır ve onun korkularıyla oynardık. Zaaf denilen bu şey aslında kimliğimizi taşıyan ve bu yüzden dışladığımız duygularımızdı.
Korkuyordum, endişeliydim ve ağlamak istiyordum. Şuan açık bir kitaptan farksızdım. Düşüncelerim ve duygularım o kadar açıktı ki görme engelli bir insan bile görebilirdi. Sanki bir kuklaymışım gibi bu duygularla hareket ediyordum. Kuklacı kimdi bilmiyordum ama beni zaafımdan vurmuş ve bu korkularım sayesinde ilerleyebiliyordum. Asla arkama bakıp tereddütle yürümeyecektim çünkü korkuyordum.
"Pekala, Seungmin anladın değil mi?" Felix'in sesiyle kendime gelirken Oturduğumuz arabada Yanımdaki Seungmin'e baktım. Saat yaklaşıyordu ve son kez planın üstünden geçiyorduk. Felix elinde tuttuğu hastanenin haritasında bir yeri gösterirken gergince dudağımı ıslattım.
"Evet yapabilirim sanırım." Seungmin dalgın bir şekilde cevapladığında Felix ön koltukta biraz daha bize dönüp haritayı katladı.
"Seungmin, endişelenme. Defalarca pratik yaptık. Yapman gereken tek şey sana verdiğim flaşı takıp programı girmek." ışık kaynağımız sadece aydı ve ay ışığının altında zorla seçebildiğim yüz, Seungmin'e güven verircesine bakıyordu.
Seungmin içeri girmemiz ile bizden ayrılacak ve güvenlik odasına girerek kameraları devre dışı bırakacaktı. Ardından biz işimizi bitirince yarım saate ayarlayacak ve yarım saat içerisinde Kameralar tekrar çalışacaktı. O saat içerisinde ise hastaneden hızlıca çıkması gerekiyordu.
Seungmin başını sallayıp elindeki flash belleği çevirirken Şoför koltuğunda oturan Changbin hyung direksiyonda ritim tuttuğu parmaklarını durdurup dikiz aynasında bize baktı.
"Güvenlikler çok sık değildir ama Chan'lerin koridorunda sorun yaşarız. Koridorun sonundaki düğme alarmı çalıştırır ve onlara saldırdığımızda yapacakları ilk şey ona basmak olacak. Bu yüzden özellikle o düğmeye dikkat etmeliyiz." kaç tane olduğunu bilmediğimiz güvenlik gurubuna üç kişi girişecektik. Harika!
Arabayı Hastanenin arkasında kalan bir ara sokağa çekmiştik. buradaki sokak lambaları çalışmıyordu bu yüzden karanlıkta tamamen görünmez olmuştuk. Hastaneden çok uzakta değildi bu yüzden çıkar çıkmaz buraya rahatça gelebilirdik.
"Öncelikle telefonlarınızın sesini kısın, titreşime falan almayın. Aynı zamanda parlaklığını da tamamen düşürün. Her ihtimale karşı maskeleriniz asla yüzünüzden çıkmayacak ve Eldivenlerinizi de çıkarmayın. Dejavantajlı olduğumuz için herkes bunlardan alsın. Yaklaşık 6 saat uyutuyor." Felix torpidodan çıkardığı paketin ağzını açıp iğneleri bize uzatırken uzanıp 4-5 tane aldım. Keşke dövüşebilseydim ama tek yeteneğim hızlı koşmaktı.
Dudağımı ısırırken Telefonumu çıkarıp kontrol ettim. Jisung ve Chan'ı bayıltacaktık. New york'daki yeni evimize gidene kadar da uyanmalarına izin vermeyecektik. Neyseki kendi arabalarımız vardı ve güvenlik sorun olmayacaktı. Uyuduklarını söylesek yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Who You Are|HYUNLİX
FanfictionGlances serisinin 2. Kitabıdır. Sevgisinden ve hayatından vazgeçen kişilerin ardından karanlığa hapsolmuşlardı. Yaşama tutunmaya çalışmışlar fakat yapılan yanlış seçimler sonucu bütün bağları zedelenmişti. Taki o karanlıkta bir ışık yanana kadar...