oyunculuk

3.3K 350 335
                                    

|Felix|

Aptallık ve cesaret arasında çok ince bir çizgi olduğu söylenirdi fakat kimse o çizgiyi açıp ne olduğuna bakmazdı. Çünkü Aptallığı bildiğimizde Cesaretin de ne olduğunu bildiğimizi düşünürdük ve o ince çizgiyi incelemeyi bile umursamazdık.

Bir örnekle açıklayacak olursak şöyle diyebilirim.

'bir'i incelemeyi tamamladığımızda 'iki'ye dair her şeyi bildiğimizi sanırız çünkü iki, 'bir ve bir'dir. Fakat bu açıdan baktığımızda henüz 've'yi incelemediğimizi fark ederiz. Sorun tam olarak buydu. Ve'yi incelediğimizde ise o ince çizgi dediğimiz şeyi bulurduk.

Aptallık ve Cesaret arasındaki o ince çizgi ise bilgiydi. Eğer bir tehlikeye ne yaptığını bilmeden atlıyorsan bu tamamen aptallıktı. Yine aynı olan o tehlikeye, aynı şekilde atlıyorsan fakat ne yaptığını biliyorsan bu aptallık değil, cesaretti. Çünkü sonucunu önceden düşünmüş, hareketlerini ve olası şeyleri atlamadan önce de biliyordun.

Benim yaptığım aptallık mıydı? İnsanların çoğunluğundan ayrılan özelliğim tam olarakta buydu. O ince çizgiyi daha küçük bir yaştayken ayırt edebilmiştim. Belki de bu yüzden Hyunjin'i hep korumak istiyordum çünkü o hala daha o çizgiyi ayırt edemiyor ve cesareti tamamen aptallığa dönüşüyordu. 

Kolumu tutmuş beni adeta sürükleyen orta yaşlı adama saçlarımın arasından gözlerimi devirirken karanlık ve oksijenin az olduğu koridorda ilerlemeye devam ediyorduk. Yongbok olduğum için mi yoksa güçsüz göründüğüm için mi bilmiyordum fakat kolumu acımasızca sıkıyor ve çekiştirerek yürüyordu. Eğer bunu Yongbok'a yaptıysa kurbanlar listeme yeni bir yüz daha ekleyecektim. 

Sessiz kalıp yerin altında olan ıssız koridorda yürürken kendimi defalarca kez sakinleştirmeye çalıştım. Ne kadar kontrollü birisi olsam da o adamı görünce tepkisiz kalmak fazlasıyla zor olacaktı. Üstelik Chan ve Jisung'u görünce deliye döneceğime adım gibi emindim. Tek umudum Jeongin geldiğinde beni sakinleştirebilmesiydi. Gerçi onunda sakin kalmasını beklemek oldukça anlamsızdı.

Koridorun sonunda gördüğüm demir kapı ile adımlarım istemsizce yavaşlayıp gözlerim kısılırken kolumu çekiştirip öne doğru sendelememe sebep olan adam "Hızlı yürü" Diyerek sertçe konuştu.

Dişlerim istemsizce birbirine baskı uygulamaya başlarken bakışlarım yüzünü buldu. Tek ayırt edici özelliği dudağının kenarından yanağının ortasına kadar ilerleyen dikiş iziydi. Onu unutmam imkansızdı ve kesinlikle onu öldüresiye dövecek ve sonra Jeongin'e öldürtecektim. Ne kadar nefret edersem edeyim bir insanın canını hiç almamışken şuan alamazdım. 

Kapının önüne geldiğimizde Adam bileğimi bıraktı ve ellerimi kapatan sweatin üzerinden bileğimi ovaladım. Acımamıştı fakat güçsüz bir görünüm vermeliydim. Çekingen ve korkağı oynamalı hatta ağlamalıydım. Sikeyim, doğru düzgün ağladığımı bile hatırlamıyorum. 

Kapı açıldığında Adam sırtımdan beni içeriye doğru ittirdi. Gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalışırken öne doğru sendeledim ve başımı ellerime eğerek saçlarımın arasına gizlendim.

"Hey, Biraz kibar olsana Zarif bir çocuk o." Tanıdık ses alayla odada yükselirken sweatin ellerimi kapatmasına sevinerek yumruklarımı sıktım. Üzerine atlayıp boğazına yapışma istediğim bedenime bir zehir gibi yavaşça yayılırken "Üzgünüm efendim" Diyerek eğilen adam odadan çıkıp kapıyı kapattı. 

O an odada yalnız olmadığımızı, üçüncü bir nefesin sahibini fark ettim. Saçlarımın arasından odaya baktığımda ilk gözüme takılan karanlık odayı aydınlatan lambanın ışığı altında oturan O Orospu çocuğuydu. Üç yılda daha da yaşlanmış ve yüzündeki kırışıklıklar artmıştı. Yine de varlığını koruyan saçları beyazlamış ve zayıf bedeni biraz da olsa kilo almıştı.

Remember Who You Are|HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin