Eski Gülüş

2.8K 388 247
                                    

Not:başa yazıyorum çünkü bölümü okuduktan sonra bir anlamı kalmıyor. Arkadaşlar ben 1 bölümü yazmak için yaklaşık 4-5 saatimi harcıyorum ve yaklaşık bir bölümü 200-250 kişi görüyor yorum yapan kişi sayısı ise 2-3. Daha önce hiç böyle bir şey söylemedim ama bu kitaba gerçekten değer veriyorum ve birkaç yorum yazmak çok zor değildir değil mi? En azından okuyan kişi sayısına göre yorumlar fazla az. İlk kitapta çok iyiydi hatta yazma isteğimi arttırıyor günde 2-3 bölüm atıyordum. Lütfen oy vermeseniz bile yorum yapın böyle istemezdim normalde ama yazma isteğim gerçekten düşüyor umarım beni anlıyorsunuzdur

Yazar tarafından seviliyorsunuz💖

Keyifli okumalar😊

...

Soğuk rüzgarla titreyen bedenini bile fark etmiyor, soru işaretleriyle dolmuş kehribar gözlerini ona üstten bakan koyu gözlerden ayıramıyordu. İyileşse bile yara izleriyle dolu beden göründüğünden daha da yapılıydı. Bu odada geçen zaman boyunca eski formuna girmeye çalıştığını biliyordu ve oldukça iyi başarmış gibiydi. 

Senin sayende... sesi kulaklarında çınlarken ne diyeceğini bir anlığına bilemedi ve şaşkınca ona bakmaya devam etti. Chan kendine gelmiş, gözlerindeki kızarıklık yavaşça kaybolmaya başlamıştı. Aldığı derin nefesler normale dönmüş, eskisi gibi görünüyordu. Chan, yıllar sonra ilk defa onun yanında sakindi. İlk defa gerçek gözlerine bakabiliyor, onunla konuşabiliyordu. 

Seslice yutkunurken gözlerini kaçırdı ve başını eğip dağılmış saçlarını önüne düşürdü tekrar. Saçlarının ardına gizlediği gözleri ellerini bulurken dudaklarının arasından "Ne demek istiyorsun?" Diye bir mırıldanma çıktı.

Anlamıyordu. Ne yaptığını hala anlamıyordu. Sadece içeri girmiş ve yardım etmeye çalışmıştı. Ondan defalarca zarar görmüş ve ölümden dönmüştü. Ne yapmış olabilirdi ki onu kendine getirebilmişti? 

Chan seslice yutkundu ve elini ensesine atıp hafifçe ovdu. Düşünceli gözleri Karşısındaki bedenin yüzünden ayrılmazken kararsızdı. Ona söyleyip söylememekte kararsız hissediyordu. Daha kendisi bile olanları anlamamışken ona ne söyleyebilirdi ki? Biraz düşünmeye ve kafasını toplamaya ihtiyacı vardı. 

Ondan cevap bekleyen çocuktan gözlerini çekip elini ovduğu boynundan uzaklaştırdı ve ayağa kalktı. Bununla birlikte Yongbok oturduğu yerde geriye kaymaya çalışırken dengesini kaybedip kalçasının üstüne düşmüştü. Elinden olmadan aralanmış dudakları ile masanın yanına ilerleyen Chan'a baktı. Neden birden kalktığını düşünürken Chan masanın çekmecesinden aldığı kremle ona dönünce gözleriyle onu izledi. 

Kapı kapalıydı ama açık olsa da hiçbir ses gelmeyecek kadar sessizdi ev. Sabah olsa çocuk kahkahaları ve köpek havlamaları odaya dolardı açık camdan ama gecenin ilerleyen saatleri olduğu için neredeyse hiç ses yoktu. 

Chan böyle üstsüz üşümüyor mu? diye düşünmeden edemedi. Sonradan hayatını geçirdiği o şehir de hep soğuğa maruz kaldığını düşünerek burasının sıcak gelmesinin mantıklı olduğunu anladı. 

İkisi de sessizliğe ayak uydurup kelimelerden kaçtılar. Ne Yongbok merakını dindirmek için sorular sordu ne de Chan vicdanının söylediği cümleleri dışarıya vurdu. Elindeki kremin kapağını açıp yerde ellerini arkaya koymuş şaşkınca ona bakan gergin bedenin karşısına çöktü ve göremeyeceğini bilerek gözlerine bakmaya çalıştı. 

Oturması ile gerilen bedenini fark etmişti. Sanki geriye kaymamak için kendini tutuyor, en ufak hareketinde ayağa kalkıp ondan uzaklaşacak gibiydi küçük beden. Ona her an zarar verebileceğinin tedirginliği vardı üstünde. Ona bunu yapan kişi olmak içinde bir öfkenin büyümesine sebep olurken birkaç saniye gözlerini kapatıp derin nefesler aldı ve sakinleşmeye çalıştı. 

Remember Who You Are|HYUNLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin