Barlas babasının söylediklerini aldırmadan ayağı kalktı ve adamın yüzüne bir kez bile bakmadan hastanenin merdivenlerine doğru yürümeye başladı ki adam hızla oturduğu banktan doğrultup barlasın yanına gitti,aralarında yaklaşık 10 santim kadar mesafe vardı, adam barlasın bileğini kavrayıp
coşkunlukla onu durdurdu ve birden konuşma güçlüğü çekmesine rağmen sözlerini sürdürdü,"Yalnız ölmekten korkuyorum"
Diyiverdi ve geçmişte yaptığı hatalar aklına gelmişte onu utandırmısçasına başını yere eğdi, oğlunun gözlerinin içine bakacak cesareti bir türlü kendinde bulamıyordu.
"Yalnız ölmeyi hak ediyorsun"
Barlas bileğini kavrayan babasının elini hızla tutup çektikten sonra tekrar arkasına dönüp hastaneye doğru gitti, adam öylesine çaresiz görünüyordu ki tek umudu olan oğlu bile zerre acımamıştı ona.
Artık ölümü beklemekten başka yapabileceği bir şey kalmamıştı, ya da o böyle düşünüyordu.
Barlas öfkeli adımlarla koridordan geçtikten sonra masaya doğru gelip aynı sandalyeye oturdu öylece,
masadakilerin gözleri onun konuşmasını bekliyordu ancak o bunu fark edemeyecek kadar öfkeliydi."Ne oldu ? Baban neden gelmiş? "
delfinin bu sözleriyle derin düşüncelerinden sıyrıldı bir anda, başını yavaşça kaldırıp delfine doğru baktı,
"Sana ne !"
"Ne bu öfke yine "
Delfin dışında kimse konuşmuyordu tek bir sözcük sarf eden yoktu şimdilik. sonunda alex masadan kalkıp odasına doğru yürümeye başladı ki aniden görevli arkasından seslenince olduğu yerde kala kaldı
"Hey alex gel buraya seninle işimiz var biraz"
alex görevliye herhangi bir yanıt vermeden dedigi gibi görevlinin yanına gitti, görevliyle birlikte koridordan geçtikten sonra gözden kayboldular.
Alexin ardından delfin daha sonra denisde masadan kalkıp odalarına gittiler.
Şimdi masada yalnızca arınç ve barlas vardı"Bayım neden sinirlisin ?"
"Boşver küçüğüm hadi odana git sen"
Arınç barlasa bir süre baktıktan sonra masadan kalkıp aynı koridordan yürümeye başladı.
Tam odasının önüne gelmişti ki garip sesler duyar gibi oldu, nereden geldiğini bilmediği bu sesler içini ürpertmişti
Önce sağına sonra soluna göz gezdirip yavaşça arkasını dönüp sol tarafından uzanan koridoru yürümeye başladı koridorun sonunda delfinin odası vardı,delfinin odasına yetişmeden belli bir mesafeye gelince sol taraftaki bir odayla karşılaştı,odanın kapısı hafif aralıkltı bu odayı daha öncede görmüştü ama görevlilerin kokusundan içeri girmemişti.
Arınç seslerin bu odadan geldiğine emin olunca ilk önce etrafına bakındı daha sonra hafif aralıklı olan kapının çok az köşesinden ,içerde neler olduğunu anlamak için, içeri doğru bakmaya çalıştı.
Görevlilerden birini görür gibi oldu, biraz daha yaklaşıp görevlinin kime bağırdığını anlamaya çalıştı,
kapşonlu ve oldukça bol simsiyah bir kazak giymiş biriydi.
Arınç aniden gözlerine inanamadı içerdeki kişi hastalardan biri olan alexti."Alex dostum sen bizim ne demek istediğimizi ya anlamadın ya da anlamak istemiyorsun"
Alex başını eğmiş onları dinliyordu ancak bir kere bile görevliye cevap vermemişti.
"Sana o kızı aşağıya getir dedik neden sözümüzü dinlemiyorsun?"
Alex hâlâ sessizliğini korkuyordu, sonunda adam öfkesini belli etmek istercesine yumruğunu sıkıp alexe bağırmaya başladı
"Senin derdin ne ölmek mi istiyorsun!"
Alex başını kaldırıp görevlinin gozlerinin içine doğru baktı
"Yapmayacağım"
"Ne dedin sen ? Yapamayacak mısın "
"Evet ya...yapmayacagim"
Artık sesi titriyordu belkide bu kararının sonucunda başına gelecekleri biliyordu.
"Peki sen bilirsin madem artık dediklerimizi yapmayacaksın o zaman artık bunlar olmadan yaşamaya çalış bakalım! "
Diyip elindeki poşeti gösterdi, içindeki şey alexin ihtiyacı olan tek şey gibi duruyordu.
Bazen ihtiyacımızın olduğunu düşündüğümüz şeyler kendimizi, bilmediğimiz yollarda bulmamıza neden oluyor.
Ihtiyaç sözcüğü öylesine basit bir sözcük değildi aslında.
Bazen yalnızlığa ihtiyacın olur bazen küçük bir tebessüme,
Bazen insanlarla konuşmaya bile ihtiyacımız oluyor.
Hayatı öylesine yaşayanların bile ihtiyacım var dedigi bir şey vardır.
Benim sana ihtiyacım var,
Ama sen yoksun.
Gülümsemene ihtiyacım var,
Ama sen yine yoksun...her ne kadar ihtiyaç duysakta ;biz, ihtiyaçlarımızı bir kenara itip kendi başımıza dik durabildigimizi gösterebildigimiz sürece biziz belkide
Ben bir aşıksam : Sana ihtiyacım yok sen olmadan da seni sevebilirim.
Ben bir bağımlıysam: Bunların hiçbirine ihtiyacım yok onlar olmadanda yaşayabilirim
Ben bir anneysem: Yanımda olmanıza ihtiyacım yok, ben çocuklarım için yalnız başımada savaşıp kazanabilirim.
Ve beni aynamdaki parçalara ayıran sizler size ihtiyacım yok sayenizde ayakta durmayı öğrendim, sayenizde kendimden nefret etmeyi öğrendim,sayenizde diz çökmeyi de ezip geçmeyi de öğrendim.
Güveninize ihtiyacım vardı defalarca atfetmeyi öğrendim, konuşmanıza ihtiyacım vardı peşinizden geldim
Ve sürüklendim ben ben değildim artık sizin parçalarınızdan yontulmuş bir heykeldim şimdi ,değer görmek isteyen ellerim sizde, sevgiyi hissetmek isteyen gözlerim sizde
Yani ben size emanetim.
Insanlara ihtiyacın olduğunda kaybedersin benliğini ve onların istediği gibi bir oyuncak olmak için çırpınıp durursun bazen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLUN SONUNDA
Teen Fiction"Büyük bir oyunun içine hapsolmuştuk. Kaçmaya çalışırken birbirimizden uzaklaşıp adını bilmediğimiz istasyonlarda bulmuştuk kendimizi. 5 kişiydik yolun başında...gelenler oldu ardimizdan Adini koyamadığız hislerle tanıştik aşkı öğrendik belkide Ş...