32-

32 26 0
                                    

Mektup şöyle başlıyordu:

Sevgili Arınç,

Sana bu mektubu yazıp yazmamak arasında çok gidip geldim lakin oğlumu bu halde gördükten sonra yazmaya karar verdim. Ben Robert Alvarez eminim kim olduğumu biliyorsundur.  Uzatmadan konuya girmek istiyorum: Sana bu mektubu yazmamın asıl sebebi barlas ile olan dostluğunuzdur.
Sende biliyorsun ki Barlasın o hastanede kalmasının sebebi yalnızca sensin. Her ikinizde ağır şeyler yaşadınız evet ama Barlasın annesinin ölümünden sonra nasıl toparlandığını sende biliyorsun o zamanlar herkes onun yanındaydı sen bile babana rağmen gelip bizde kalırdın ve hepimiz Barlasın  zamanla daha iyi olduğunu görüyorduk yani demek istediğim Barlasın tedaviye ya da o hastaneye gitmeye ihtiyacı yoktu fakat o bunu bahane ederek  sırf senin için kendi geleceğini mahfetti bu öyle yazıldığı gibi kolay açıklanabilecek bir şey degil !
O hastaneye gelerek tüm okul hayatını bitirdi mesleği olmadanda hiç bir şey yapamayacak bunu da geçelim o artık raporlu bu akıl hastası olarak tanınacak. "Alvarezin oğlu o zeki çalışkan barlas bir akıl hastasıymış." yıllardır bu söylentiler dolaşıp duruyor. Kasabadakiler beni her gördüğünde gözlerinde parlayan o acıma duygusunu görüyorum. Oğlumdan  utanacak değilim ama bu haksızlık yüzünden bu duruma düşmüş olmaktan çok utanıyorum.
Ondan yıllarca çıkmasını istedim fakat o hep reddetti onu kendine öyle bağlamışsın ki bunu hemen reddetti ve yalnızca seninle çıkabileceğini söylemişti. Bu kör düğüm olmuş bağ ona çok zarar veriyor.  Onun iyi olmadığını bu hastanede kaldıkça daha kötü olduğunu gördükçe içim sızlıyor. Her gün onu nasıl ikna ederim diye düşünüyorum ama yok  bir çözümü yok. Seninle çıkması yasak yalnızda çıkaramıyorum ne yapacağımı şaşırdım artık. En çokta onu kaybetmekten korkuyorun bir gün ansızın  ölüm haberini almaktan çok korkuyorum. Bugün onu yanıma aldırdım şimdi yanımda   güvende öyle huzurluyum ki gözümün önünde benimle konuşuyor yemek yiyor tanrıya yemin olsun ki onu bir daha bırakmayacağım. Bunun için her şeyi yapacağım.
İçimi bir korku kemiriyor ya senin için tekrar hastaneye dönerse ya yine onu göremez isem. Bana yardım etmeni istiyorum buralardan gitmeni istiyorum uzaklara hemde çok uzaklara.
Barlasın hayatından çık ve onu  rahat bırak oğlumu bana bağışlamanı istiyorum.
Daha ne kadar zarar vereceksin daha ne kadar oğlumun hayatını mahfedeceksin ?
Senden bir baba olarak tek bir şey istiyorum o da  oğlumun hayatından çıkmandır.
onun iyi olmasını istiyorsan çekip gitmelisin.
Arınç ne annen var ne de baban barlasın ise bir tek babası var onuda kaybetmesini isemiyorsan bırak onu da benimle kalsın.
Annenin ölümünü atlatamamanın cezasını barlas çekemez anlıyor musun beni ? benim oğlum senin doktorun değil seni iyileştirmek için hayatını mahfetmesine izin veremem.
Merlini seni götürmesi  için  gönderiyorum ona güvenebilirsin. Yarın gün doğar doğmaz bu kasabadan gitmiş olacaksın.
Şimdilik umarım beni anlar ve dediklerimi yerine getirirsin. Tanrı yardımcın olsun hoşçakal."
    
                                           ROBERT  A.

Mektup Arınçın elinden yavaşça yere düştükten sonra aral ilk önce mektubu alıp almamak konusunda şüpheye düştü fakat sonra ne olduğunu daha iyi anlamak için hızla mektubu alıp okudu ve arınça doğru döndü.

"Ne diye ağlıyorsun ?"

"Bayım  ben kötü biri değilim yemin ederim değilim ben kimseye zarar vermem hayır hayır ben... ben kötü biriyim evet evet barlasa zarar veriyorum-"

"Kes sesini ! unut gitsin şu mektubu."

"Gitmeliyim uzaklara uzaklara-"

"Kapa çeneni hiçbir yere gitmiyorsun."

"Dedin ya gittiler diye bayım bıraktılar ışte beni gittiler barlas bıraktı küçüğünü-"

diyip yere çöktü arınç ve dizlerini kendine doğru çektikten sonra hıçkırıklarla  ağlamaya devam etti.

"Ona zarar verdiğim için kaçtı benden anne anne barlas gitti o da gitti senin gibi ne yapacağım ben anne lütfen gel"

Arınç etrafta annesini ararken aral onu kolları arasına alıp sakinleştirmeye çalıştı.

"Annen yok burada ! Arınç kendine gel sana diyorum dursana yerinde Arınç!!!"

diye bağırınca aral'ın sesi tüm oda da yankılanmıştı.

"Bayım annem annem nerede ?"

"Yeter diyorum sana otur şuraya."

"Duramam bayım annemi bulmalıyım !"

Aral ne yapacağını şaşırmış bir anda arınçın ellerini tutarken bulmuştu kendini.

"Sana yeter diyorum dur artık !"

Arınç titreyen ellerine aldırış etmeden oda da dönmeye bağırıp çağırmaya başlamıştı.
Sonunda üstündeki çarşafı çıkarıp yere oturmuştu.

"Anne  yoksun neden gittin barlas gitti anne sen neredesin kimsem kalmadı neredesin anne   beni böyle bırakamazsın !!!"

Arınçın bu halinden korkmaya başlayan aral bir köşeye çekilmişti.  Arınçın kendi kendine sakinleşmesi ve kendini kontrol etmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden onu yalnız bırakıp geri çekilmişti.

Sonunda beklediği  gibi oldu arınç bir köşeye çekilip oturmuş öylece ayak uclarına doğru bakıyordu.
Bu sessizlikten korkmaya başlayan  aral soran gözlerle onu izliyor ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.

"Merlin kim ?"

Arınçtan cevap gelmeyince aral sinirlenmeye başlamıştı.

"hey sana diyorum !"

"doktorun yeğeni-"

"Neden onu gönderiyor onun ne ilgisi var seninle ?"

"Bilmiyorum."

"Aşığın mı yoksa ?"

Arınç  gözlerinden çıkan öfkeyle bir an arala doğru dönmüş ve  gözlerinin içine doğru bakmaya başlamıştı.

"Tamam bakma öyle aşığın değil anladım."

"Barlas benim yüzümden hayatını mahfetti. Benim yüzümden  mutlu olamayacak bunu ona yapamam. Babası doğru söylüyor eğer  barlasın mutlu olmasını istiyorsam gitmeliyim."

Aral umursamaz bir şekilde göz devirip konuşma zahmetine girmeden öylece Arınçı dinliyordu.

"Bayım onları bir daha göremeyecek miyim ? Baksana ben buradayım  barlas kendi evinde yani ben olmadığımda  her şey yoluna giriyor eğer geri dönersem yine eskisi gibi olacak herkesin canı yanacak."

Arınç bu sözleri dile getirirken boğazının bir an düğümlendiğini hissetmis zar zor cümlelerini tamamlayabilmişti.

"Kes sesini artık çok  yordun bugün beni !"

"Bayım baksana akşam olmuş gitmeme az kaldı-"

"Nereye götüreceklermiş seni ?!  herneyse şu merlin bir gelsin bakalım neler olacak."

"Zaman neden bu kadar çabuk geçiyor bayım ?"

"Gitmek istemiyor musun yoksa ?"

"istiyorum-"

"Ee o zaman  ?"

"Korkuyorum sadece bayım."

"Korkacak bir şey yok o ahmak gelince neler olduğunu iyice öğreneceğiz ışte."

"Dinle şimdi gözlerini kapat ve uyu seni uyandıracağım ben tamam mı ahmak? "

"Peki bayım."

"Afferin !"

Saatler birbirini kovalarken zaman akıp geçiyordu. 
Arınç yere doğru uzanıp başını soğuk zemine yasladıktan sonra gözlerini yumdu. Aral ise bir süre arınçı izledi daha sonra o da uykusuna yenik düşüp yatağına kıvrıldı.

YOLUN SONUNDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin