Kolundaki dövmeye elimi götürdüm ve "Sensin." diye mırıldandım.
Çağatay'ın sağ kolunda dirseğin biraz altında aşağıya doğru inen on, on beş santimetre uzunluğunda bir dövmesi vardı.
Dövmesinde "live" yazıyor ve yazının ardından birkaç küçük çizgi ve en sonudna kağıttan bir uçak vardı.
(Medyada var.)Sıktığı avucunu tuttum ve "Bu tuttuğum el, senin. Beş ay sonra böyle mi karşılaşacaktık?" diye sordum.
"Beni bırakıp gitmene rağmen seni unutamadım. Şimdi karşımda böyle yatman... Canımı yakıyor." dedim.
Ne de olsa bir anda komadan çıkıp bana bir şey söyleyemezdi. İstediğim gibi konuşabilirdim.
Elini okşadım ve "Lütfen şu elini aç." dedim.
Tuttuğum eli yavaşça serbest kalırken avucunun içinde bir kolye olduğunu gördüm.
"Bu kolye de neyin nesi?" diye sordum.
Zincirin ucundaki küçük kalbin açıldığını fark edince merakla açtım. Kalbin içinde birde camdan yapılmış bir kalp daha ve onun içinde de kum vardı.
"Biraz yaralarına bakalım." dedim ve vücudunu incelemeye başladım.
Endişeyle "Bu yaralar kesinlikle birkaç aydır var. Kaçmak yerine kaçırıldın mı yoksa?" diye sordum.
Çağatay doğal olarak cevap veremezken sıkıca ona sarıldım ve "Beni bırakmayacağını bilmem lazımdı. Özür dilerim. Yine de neden mezarda öyle laflar edip şehirden uzaklaştın? Neden? Yoksa gerçekten beni bırakmış mıydın?" diye sordum.
Gözümden yaş gelirken "Seni çok özlemiştim sevgilim." dedim.
Ne zaman odaya girdiğini bilmediğim Doktor Poyraz "Delfin?" deyince ona döndüm.
"Bu hastayı tanıyorum." dedim.
"Nasıl? Yüzü bandajlı." dedi.
"Yüzü bandajlı olsa bile tanırım. Hasta kaydına ban güvenerek geçebilirsiniz. Hasta Çağatay Gebiç. Doğum tarihi 10 Ocak 1997. Yakın akrabası yok." dedim.
"Sevgilisi, nişanlısı falan var mı?" diye sordu.
Her gün yanımda taşıdığım nişan yüzüğümüzü cebimden çıkardım ve "Düğün günümüzde ortalıktan kaybolmuştu." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilmişler
ChickLitNe kadar istemeseler de birlikte hareket etmek zorunda kalan bir grup gencin hayatları...