Sınav 3

2.8K 166 72
                                    

Medya: Luna Night
Medya:Princesses Don't Cry

Sabah kalktığımda Edward yanımda yoktu.
Burnuma yanık kokusu geldiğinde hemen yerimden fırlayıp mutfağa indim. İndim inmesine ama pişman oldum. Her yer her yerdeydi. Şu an Edward fırından çıkardığı yanık keki musluğun altına tutuyordu. Dolaplar un ile kaplıydı. Mermerler yumurta ile doluydu. Kısaca savaş alanı.

- Edward?, dedim şaşkınlıkla.

- Günaydın güzelim, dedi.

- Sen ne yapıyorsun?, diye sordum.

- Sana kek yapacaktım fırına koydum sonra gözüme çok tatlı geldin seni uyurken biraz izliyim dedim sonra burnuma yanık geldi ve böyle, dedi.

Şu an öyle masum masum anlatıyor ki sanki karşımda 5 yaşında bir çocuk var. Yanımızda birileri varken sert ve soğuk birisi. Ama benim yanımda tam bir çocuk. Elimi şıklattığım anda mutfak eski haline geri döndü. Tertemiz olmuştu. Sonra Edward'ün yanına gidip yanığına bir öpücük kondurdum.

-Yaptığın keki yemek isterdim ama yanık kek yiyebileceğimi pek sanmıyorum, dedim.

- Ha öyle mi hanımefendi? Buyur sen yap o zaman, dedi.

- Tamam bugün ders çıkışı sana kek yapacağım. Eminim ki seninkinden daha güzel olacak, dedim.

- Tamam o zaman ortaya bir şey koyalım boşu boşuna olmasın, dediğinde aklıma Thomas'ın bize çektirdikleri gelince güldüm.

- Niye güldün?, diye sordu.

-Aklıma Thomas'ın bize yaptıkları geldi, dediğimde o da güldü.

- Yok ben o kadar abartmam, dedi.

- Peki öyleyse. Ne istiyorsun?, diye sordum.

- Eğer iddiayı kazanırsam iki gün sonra istediğim kıyafeti giyeceksin, dedi.

- Hmmmm peki neden iki gün sonra?, diye sordum.

- Sana bir sürprizim olacak çünkü, dedi.

- Bu aralar sürprizlerin hiç bitmiyor, dedim.

- Evet sana sürprizlerim sonsuz hayatımız boyunca bitmeyecek, dedi.

- Peki eğer ben kazanırsam ne olacak?, diye sordum.

- Bu yakışıklı suratı öpebilirsin, dediğinde kahkaha attım. Sonra bana bakmaya başladı.

- Neden öyle bakıyorsun?, diye sordum.

- Gülümsemen, dedi.

- Ne olmuş gülümseme?, dedim.

- Öyle güzel bir gülüşün var ki. Ama sadece benim yanımda gülüyorsun. Bir kitapta okumuştum. Kişi ne kadar gülerse göz çevresinde o kadar kırışık olurmuş. Çünkü gülürken gözlerimizi kısıyoruz. Ama senin hiç kırışığın yok. Hayatın boyunca hiç gülmemiş gibi. En çok buna üzülüyorum. Gül Luna. Doya doya gül. Sana gülmek çok yakışıyor Luna. Herkes farkında ama sen değilsin, dedi.

-Tamam senin için denemeye çalışacağım, dediğimde sanki ona dünyanın en güzel hediyesini vermişim gibi gülümsedi.

-Hadi o zaman çıkalım, dedi. Yine sınıf yerine en üst kata çıktık. Sınav için gereken en son etap kaldı. Ben ve Edward ayrı odalarda olacağız. Herkese acı çektirip acıya karşı ne kadar dayanık olduklarını anlayacağız. Zaten melezlerin özelliklerinde biride göz ile acı çektirme. En üst kata geldiğimiz tüm öğrenciler burada toplanmıştı. Bizde görevli olduğumuz odalara girdik. İçeride yine otuzlu yaşlarında sarı saçlı ve fiziği güzel olan bir kadın vardı. Dünkü kadından daha iyi birine benziyor.

Melez KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin