"Ve insan bir gün anlar ki; çok sevdiği her şey bir gün uçup gider, değişir yürekler, biter duygular. Ancak geride kalır; müzikler, kokular, anılar. Suçu olmayan tüm şeyler geri de kalır. Ama insan çok sevse de gider, gitmek zorunda kalır. "
Saat 07:15
Son dakika olarak geçen bilgilere göre bilim adamları tarafından yeni bir gezegen keşfedildi. Ancak bu durum karşısında ilginç bazı olaylarda kayda geçti. Dünya şekline benzeyen ve içerisinde yaşamın var olduğu anlaşılan bu gezegenin bir anda galakside ortadan yok olması bütün araştırmacıları şaşırttı. Gezegen için araştırmalar ve keşifler yapılacakken kendini imha eden bu gezegen gizemini hala koruyor. Araştırmalar ise hız kesmeden devam ediyor. Lütfen takipte kalın.
Kahve -i Derya isimli kafedekiler televizyondaki habere pek aldırış etmemişlerdi. Herkes birbiriyle konuşuyor, müzik sesi konuşmalara karışıyordu. Ancak bu haber bir kişinin dikkatini çekmiş olacak ki kahvesinden aldığı bir yudumdan sonra aceleci bir şekilde kafeden çıktı. Hava da kar taneleri uçuşuyordu. Yerde oluşan adım şeklindeki izler birbirine karışmıştı. Kahverengi ceketi ve ona uyumlu eldivenleriyle bir kadın karları ezerek ilerliyordu yavaş adımlarla. Karın tadını çıkarıyordu adeta. Nefesi havaya karışıyordu. Ağzından çıkan nefes havaya karışıp yok oluyordu. Son olarak yavaşladı ve bir pasajdan içeriye girdi. Kapıyı tek hamlede elindeki anahtarla açtı. Masaya ilk olarak eldivenlerini koydu. Elleri soğuğa karşı dayanıksızdı. O yüzden kızarmışlardı. Eldivenler görevini pek te yerine getirememişti anlaşılan. Masasında yazan isim ise hiç yabancı sayılmazdı.
"Günaydın efendim, bugünkü programınızda bazı değişiklikler var bunu belirtmek isterim."
Kadın hafif tınısı olan sesiyle konuşmaya başladı.
"Dinliyorum."
"Efendim VIP hasta listenizdeki hastalarımızdan birisi sizinle önemli bir görüşme yapmak istiyor. Sizinle iletişime geçip saat bildirmemi rica etti."
"Tamam o zaman arayalım ve hemen ayarlayalım. Hatta mümkünse bir saate olsun."
"Peki efendim hemen söylüyorum."
Kadın ceketini giydi ve çantasıyla pasajdan ayrıldı. Yaklaşık 15 dakikalık yürümeden sonra ellerindeki uyuşukluk ile eldivenlerini almadığını fark etti.
"Hadi ama."
Diyerek canı sıkılsa da geri dönmek istemezcesine yola devam etti. Soğuk hava tenine çarparak kadını yalpaladı. Telefonunu çıkarmak için elini çantasına attı. Eline gelen ilk şeyi çıkarmasıyla şaşırdı. Eline gelen not defteri bugünün tarihiyle öylece açık kalmıştı. Bugün onun doğum günüydü, bunu nasıl unutabilirdi. İnsan kendi doğum gününü unutur muydu ki.
"Gerçekten inanılmaz birisiyim."
Telefonu eline alıp tuşladı. Telefon açılmıştı. Sekreterinden adresi öğrenip hastasıyla buluşacağı yere doğru yol aldı. Yol boyu konuşmuştu. Geldiğinde koruma ordusuyla dolu bir odaya giriş yaptı. Karşısındaki adamın vaatleri ve onu dinleyen bu kadın nazikçe kafasını sallayıp duruyordu. Adamın elindeki belgeleri alan kadın odadan ayrıldı.
"İşte bazı insanlar böyle. Onlar kendi derdindeler ve ben onları dinleyen VIP doktorum. Onların kayıtlarını kendi canları adına gizli gizli tutuyorum ve sonunda başıma neler geleceğini bilmiyorum."
Kadın elindeki belgeye bakmadan ofisine taksiyle gitti. Gün boyu gelen hastaları muayene etti. Akşam ise eline aldığı bugünkü belgeyle kendini evinin salonuna attı. İçerisi sıcacıktı. Şömineden yayılan alev odayı aydınlatmaya yetiyordu. Dışarısının net görüldüğü baştan aşağı cam olan bu ev gerçektende huzur vericiydi. Kadın şöminenin karşında uzanarak derin bir uykuya daldı. Dosya ise alevin ışığıyla bir aydınlanıp bir karanlığa bürünüyordu.
"Meyra her şeyiyle Loren ve Ayza'ya şahit olmuştu. Artık ne üzülmeye ruhu kalmıştı nede başka bir şeye. Ayza'nın ellerini teninde hissettiğinde ona hiçbir şekilde bir şey hissettirmedi. Ayza'da hiçbir şey söylemeden durdu. Günler geçti. Meyra o mahzenin kapısından girdiğinde bilinmezliğe sürüklendiğinin farkında değildi. Elini kitaba değdirdiğinde yazan yazı altın rengindeydi. Büyük harflerle Raşin Çemberi yazılıydı. Mahzenden çıkmıştı elindeki kitapla hiç kimsenin haberi bile olmadan. Ayza'ya ufak bir not bıraktı sessizce. Siyah renkli elbisesi straplezdi ve ay ışığı tenine vuruyordu.
Köprücük kemiklerine düşen saçlarını yavaşça arkasına doğru attı. Lotus ve Bengi'nin tam ortasına geldi. Derin bir uçurum vardı burada. Karanlık ürkütücüydü ancak yukarısında duran ay onu rahatlatıyordu. Sayfaları çevirmeye başladı. Şahit oldu gözleriyle bütün yaşadıklarına. Aslında yaşamadığı sadece bir kurgudan ibaret olan anılarına baktı. Bu anılarda Karan'ı bir kez daha gördü. Onun kendisini izlediği, konuştuklarını, yaptıklarını teker teker izledi, okudu. Film misali kurgulanan hikâyenin son sayfasına geldiğinde duraksadı. Çünkü sayfa boştu. Altında yazan ise ilginçti. Yazıda şöyle diyordu.
"Gündüz olmak için güneşe, gece olmak içinse Ay'a ihtiyacın var. Çemberin iki yüzü var ve her sonun bir başlangıcı. Senin sonun başlangıcında."
Meyra gökyüzüne baktı. Gözlerini kapattı. Konuşmaya başladı.
"O zaman sonun başlangıcına gitmek istiyorum ve ne olursa olsun bütün anılarımı unutmak. Acılarımı, sevinçlerimi, hislerimi. Ben beni öldürüp yeni ben yaratmak istiyorum. Kendi başlangıcımda yeni bir ben' e uyanmak istiyorum."
"Herkesin vardır illa ki bir beklediği, ama derler ya hani en çok kimi beklersen o gelmez diye.
Halt etmişler!
Beklenen vazgeçildikten sonra gelir... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASİN ÇEMBERİ
FantasiaVe ardından büyük bir inilti duyuldu. Sanki bu acının zirvesindeyken aniden sonlanması gibiydi. Gelen ses, topluluk için önceden duyulmamış ve bilinmemiş bir sesti. O kadar güçlüydü ki herkesi şok etmişti. Gümbürdeyerek çıkan bu ses önlerinde duran...