"Yapraklarını kaybetmiş ağaç gibiyim. Her dalımda bir kırık bir çatlak. Mevsimle ilgisi yok bunun. İçimdeki hayat kırık sadece. Kalbim kırık, ruhum kırık. Ve asla tamir olunamaz şekilde kırılan hayatım şimdi tuzla buz olmaya hazırlanıyor benden habersiz. Hayatımın tuzla buz olmasına hazırlanıyorum bilmeden en mutlu günümde. "
Ufak ufak düşmeye başlayan yağmur taneleri otobüsün penceresinde desen oluşturmuşlardı. Havanın soğuk olması gidilecek yerin sıcaklığına mağlup olmuştu. Muavinin sorduğu soruyu yanıtlayan Meyra tekrar penceredeki yağmur damlalarının oluşturduğu ambiyansı izlemeye koyuldu. Yüzündeki tebessüm yol boyunca devam etti. Yaklaşık süren iki buçuk saatlik yolun sonu huzurdu.
Valizini görevliden aldıktan sonra kendi isminin seslenildiği yere doğru döndü.1.55 boylarında beyaz ten ve kumral saçlı bir kadındı seslenen kişi. Kahverengi gözleri mutluluktan ve ağlamaklı bir sebepten ötürü parıldıyordu. Meyra valizini eline almasıyla hızlı adımlarla yürüdü ve o kadının boynuna sarıldı bir çırpıda. Elleri pamuk gibi yumuşak aynı zamanda yaşının getirisiyle kıvrımlıydı. Narince Meyra'nın saçlarını okşadı. Meyra sarılma faslını bitirdi ve elindeki valizle ikisi birlikte otogardan adım adım uzaklaştılar. Çok geçmeden geldikleri lila rengi çiftlik evinin bahçe kapısından içeri girdiler.Meyra valizi girişte hemen bırakıp evin bu bölümündeki sıcak şöminenin yanına gidivermişti. Alevler şömineden can yakıcı ve bir o kadar güzel görünüyordu. Meyra alevlere bakarak:
"Özlemişim burayı" dedi. Huzurun adresi olarak nitelendirdiği bu ev onu için geçmiş anılarına ayna tutma görevini üstleniyordu. Bir anda odayı saran ıhlamur kokusu Meyra'nın gözlerini istemsizce kapattı. Kokuyu derinlemesine içine çekti. Gözlerini açtığında ince ve narin pamuk ellerin arasında bir fincan sunulmuştu ona doğru. Gözlerinde mutluluğu andıran parıltıyla karşısında duran kişiye baktı ve teşekkür etti.
"Ne kadar oldu değil mi? Ya da bana çok geliyor belki de" dedi özlemle. Naif ve yumuşak tonda tek düze konuşmaya başladı odadaki kadın.
"Bana da çok geldi bu sefer, uzun süre gelmedin. Darılmalıyım belki de sana. Beni unuttuğunu sandım" dedi şikâyet edercesine. Meyra olduğu yerden kalktı ve kanepede oturan kadının yanına geldi. Ellerine ellerini koyarak konuşmaya başladı.
"Ben seni nasıl unuturum pamuğum. Sen benim bu hayattaki tek varlığımsın. Seni unutacağıma kendimi unuturum daha iyi." dedi. Pamuğum diye adlandırdığı bu kadın ona kendisiyle dalga geçmemesi gerektiğini söylercesine hafifçe koluna doğru vurdu. İkisi de hasretli gülümsemeleriyle yaşanacakları akışına bıraktılar.
"Anlat bakalım neler yaptın?" dedi, Meyra' nın deyimiyle Pamuk teyze. Meyra için bu soruya verilecek cevaplar yığınlaydı. Son zamanlarda olanlar hakkında anlatılması gereken şeyleri anlatmalı mıydı peki? Bundan pek emin değildi. Çünkü olanlar belki de şu anda hayatındaki bu değerli kişiyi meraklandırıp, endişelendirebilirdi. Uzun süreli bu düşünceli duruşta Pamuk teyzeden kaçmamıştı.
"Demek ki çok şeyler yapmışsın. Hangisinden başlaman gerektiği konusunda karasızsın" Meyra bir anda silkelenip kendine geldi ve gülümseyerek devam etti.
"Aslında bakarsan aynı pamuğum. Ev okul arasında mekik dokudum. Aman boş ver senide kendi sıkıcılığımda boğmayayım" Meyra üstünü kapatmıştı bu konunun tabi şimdilik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASİN ÇEMBERİ
FantasyVe ardından büyük bir inilti duyuldu. Sanki bu acının zirvesindeyken aniden sonlanması gibiydi. Gelen ses, topluluk için önceden duyulmamış ve bilinmemiş bir sesti. O kadar güçlüydü ki herkesi şok etmişti. Gümbürdeyerek çıkan bu ses önlerinde duran...