Bölüm 1" ANSIZIN "

2.4K 582 4.5K
                                    

"Zaman denilen şey sadece akrep ve yelkovanın oluşturduğu basit bir kavram değildir. Zaman; mutlu bir an, kötü bir gün, soğuk bir aralık ayı, bitmek bilmeyen bir mevsimdir. Kısacası zaman bir an değil her andır. Zamanın ilerlemediği bir dünyadansa geri dönüşümsüz ilerleyen bir dünyayı seçmek aptalca mı? Aptalca olanlar için söylenecek tek söz; Yaşamayı hissetmemek en büyük aptallıktır."

Dalgalı denizin karanlık suları Meyra'yı kendine çekiyordu. Ürpertici sessizliğin hâkim olduğu bu alanda sadece dalga sesleri hakimdi. Meyra'nın üstünde beyaz tülden uçuşan bir elbise vardı. Dalgaların esintisini teninde hisseden Meyra'yı bir ürperti kaplamıştı.

"Bu ürpertide neyin nesi?" diyerek düşünürken kumral tonlarındaki düz saçları arkaya doğru savruldu. Beynine dolan bir ses Meyra'yı daha da dondurdu. Bu bir yardım çığlığıydı.

Can çekişen bir insanın çığlıkları.

Dipsiz bir kuyu misali Meyra'nın düşünceleri ona doğru sürükleniyordu. Yerini bulamıyordu düşüncelerinde sanki. Daha ne olduğunun farkına varamadan kendini denizin soğuk sularında buldu. Şaşkın ifadesi yüzünden okunuyordu. Suyun içinde debelenirken ve ne olduğunu anlamaya çalışırken suların arasında bir karaltı gözüne ilişti. Oraya doğru yüzmeye başladı ama yanlış giden bir şeyler vardı. Çünkü kulaç atmasına rağmen suda ilerleyemiyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi. Daha da zorladı kendini fakat olmuyordu. Olduğu yerden bir milim bile kıpırdayamıyordu. Kalbindeki derin korku ve endişeyle uğraşlarına devam ederken birden beyaz elbisesinin yerini kırmızılıklar aldı. Ne olduğunu anlamaya kafa bile yormamıştı çünkü aklına gelen tek bir şey vardı da bunun kan olduğuydu. Elbisesinden gözünü aldığında denizin içinin de kıpkırmızı olduğu gözüne çarptı. Düşünceleri kördüğüm olurken ağzından dökülen tek kelime kandı.

İçinde boğulmak üzere olduğu kırmızı bir evren.

Aniden gözlerini araladığında odasının beyaz tavanı gözüne ilişti, gözünden akan yaşı fark etmemişti bile. Nefes nefeseydi. Alnındaki su damlalarını yavaşça sildi. O kadar gerçekti ki sanki rüya değildi diye düşünmekten alıkoyamadı düşüncelerini.

"Rüyalarımın bir problemi var sanırım.". Nefesi hala düzensizdi.Yatağından ayaklarını sarkıttı ve bir süre nefesini düzenlemeyi denedi. Koridorun sonundaki mutfağa gidip bir bardak su aldı. Gözlerinde hala o rüyaya ait anılar gezinirken bardağındaki suya şöyle bir baktı.

"Çok garip. Normalde sudan korkmam. Çünkü özüm gereği sudan yaratıldım. Ateşten korkarım ama neden denizin içindeyken öyle hissettim." Düşünmeye başlamıştı.Sebepsiz bir hissiyat kalbini huzursuz ediyordu ve tuhaf bir korku alıkoymuştu tüm bedenini. Anlık bir zaman diliminde bileğindeki çemberimsi dövmesi masmavi parladı ve söndü.Her şey saniyeler içinde oluvermişti.

"Ah! Neyse, neyse aklımı dağıtmayalım. Saat kaç acaba?" diyerek saatine baktığında asıl korkusuyla yüzleşecekti.

"Olamaz! Yarın sunumum vardı ve saat kaç. Daha da kötüsü dosyam kütüphanede. Aferin kızım sana aferin." Kendini mutfaktaki sandalyeye bıraktı ve başını iki elinin arasına aldı. Kısa bir oflama seansından sonra olduğu yerden ümitsizce kalktı. Çünkü mecburen o kütüphaneye gidilip o dosya alınacaktı.

"Haydi bakalım Meyra bu soğukta çık evden bir de kütüphaneye git. Akılsızlık sende ama kabul et."  

Kendine saydırma ritüelinden sonra odasına gitti. Üzerine geçirdiği kot pantolonu ve beyaz renkli balıkçı yaka kazağıyla odadan çıktı. Gri paltosu ve siyah botlarını hızlıca üzerine geçirdi. Paltosunu aldığı giriş yerindeki portmantonun aynanın karşısında yerini aldı. Elleriyle tarak görevi yaparak saçlarını taradı bir nevi. Gözlerinin tonu karamelimsi gibiydi. Gözlerini seviyordu. Hatta vücudundaki tek sevdiği yer gözleriydi. 1.65 boyunda, görsel olarak çok harika olmasa da idare ederdi. Erkeklerin güzellik algısına girebilirdi ama onun için göz teması çok önemliydi. Dikkat ettiği ilk ve tek şey gözlerdi. Montunun kapüşonunu kafasına geçirip evden çıktı.

RASİN ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin