" İnsan oyunla kendini ortaya koyar. Oyunlar gülden zincirlerdir. Fakat oyunlar aynı zamanda karakter parlatan ve cilalayan çakmak taşlarının bulunduğu akar bir sudur da!
Demiş Salzman. Peki Meyra ve Karan'ın içinde bulunduğu bu oyun hangisi? "
Meyra'nın yüzüne damlayan su taneleri onu kendine getirmeye başlıyordu yavaşça. Asıl karşısındaki kişinin bu olay karşısındaki tepkisinde pek farklı sayılmazdı. Karşısındaki kişi Karan'dan başkası değildi. Meyra'nın gözlerinde kendini unutmuş gibiydi. Bir anda kendini uzaklaştırdı Myra'dan ve doğruldu yatağın kenarında. Meyra'ya bakarak konuşmaya başladı. Sesi boğuk ve sisliydi.
"Nefes alabilirsin".
Meyra Karan'ın dediklerini duyduğunda nefes almayı unuttuğunu anladı. Kendini toparlayarak o da doğruldu yatağın kenarında. Kıyafetlerinden akan damlalar ile birbirlerine bakıyorlardı. Meyra onun yüzüne bakmıyordu, bakamıyordu şimdi. Aklına gelen o korkunç gece bunu yaptırıyordu. Karan asık ve gergin görünen yüz hatlarıyla Meyra'ya bakmadan konuşmaya başladı.
"İyi misin?"
Meyra o korkunç geceden çıkıp soruya yöneldi. Ama cevap vermek istemiyor gibi bir Halide vardı. Sanki dilinin bağı çözülürse her şey yerle bir olacak gibiydi. Karan'da sanki böyle hissettiğini anlamış olacak ki sorduğu soruları kendi cevaplamaya başlamıştı.
"Korkmuş olmalısın. Her ne olursa olsun bir daha asla bunu yapmayacaksın." dedi sakin ses tonuyla. Bu sefer naifti ve bir önceki konuşmalarındaki gibi bir ses tonu yoktu. Meyra garipsemişti. Sanki gerçekten onu önemsemiş miydi de bu ses tonunu kullanmıştı. Meyra bütün cesaretiyle kendi özüne karşı çıkıp konuşmaya başladı. Ne de olsa cesaretinin hislerine galip olacağını düşünen milyonlarca kişiden sadece biriydi.
"Ben korkmadım. Hem neden korkmuş olayım ki. Kendi düşündüklerini kendine sakla." diyerek Karan'a karşı oyunu başlatmış oldu. Karan ise hafif bir tebessüm etmişti ama tam tebessümde değildi. Gözlerini odanın herhangi bir köşesinden çekip Meyra'ya çevirdi. Meyra bu davranış karşısında beklenmedik duygularından habersiz konuşmayı sürdürdü.
"Sanırım kendine ait düşüncelerini iletmekte bile acizsin. Ne de olsa yapayalnız bir insanın nasıl olurda bir iletişime ihtiyacı olur, sende haklısın bir nevi iletişim kuramamakla." diyerek Meyra ikinci hamlesine koyuldu. İşte oyunun ikinci raundu da başlamış oldu. Karan gözlerinde ve mimiklerinde tek bir oynama yapmadı. Meyra sanki duvara karşı konuşuyormuş gibi hissediyordu. Konuştuğu her şey bumerang gibi kendisinin yüzüne çarpıyordu. Karan bir adım atarak Meyra'ya yaklaştı. Meyra'da bütün kararlılığıyla yerinde duruyordu.
"Güzel. Sevdim bunu. Oyunları çok severim hele ki zor olanları" dedi. Söyledikleri Meyra'nın teninden öte sanki içine işliyordu. Meyra'nın deyimiyle Uras'ın bir diğer versiyonu gibiydi. İkna edici ses tonu ile herzeyi halledebilir gibi görüngede asla ama asla ona en büyük acılardan birini verdiği gerçeğini değiştiremezdi.
"Konuştu Bay Karanlıklar Lordu öyle mi? Sen bir daha benim karşıma asla çıkma duydun mu beni. Bu bir oyun değil oyun olsaydı bana yaşattığın şeyler canımı yakmazdı. Ama unutma senin canınızda ben yakacağım. Hani böyle süslü laflarla donattığın düşüncelerini yerle bir edip seni yok ettiğimde bakalım böyle konuşabilecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASİN ÇEMBERİ
FantasyVe ardından büyük bir inilti duyuldu. Sanki bu acının zirvesindeyken aniden sonlanması gibiydi. Gelen ses, topluluk için önceden duyulmamış ve bilinmemiş bir sesti. O kadar güçlüydü ki herkesi şok etmişti. Gümbürdeyerek çıkan bu ses önlerinde duran...