"Başlangıcımızın sonumuz da olduğunu söyleseler kimse inanmak istemezdi elbet. Neden ki inanmamak? Belki bizi var edecek sonumuzdur bu hayatta. Başlangıcımız bize hiçbir şey katmazken, sonumuz tarih yazar. Kalbimiz ilk defa bu denli çarpar o sonumuzun en derin kıyısında. İsteklerimiz yükselir kalbimizin en sol köşesindeki o küçücük odacıkta. Haydi şimdi sonumuzun başlangıcını görmeye gidelim. "
Yaşamdan dilediği tek şey unutmaktı Meyra'nın. Ne yazık ki anılar unutulsa da hisler kalırdı daima. O istedi sadece. Hayat ise ona kusursuz bir şekilde vaat ettiğini verdi. Lotus ve Bengi le ilgili tüm anıları silindi. Okulunun son iki senesini bitirdi ve başarılı bir doktor oldu. Aynı kendi bilinmezliğiyle yaşadığı zamanlarda ki gibi. Hayat karşısına onları, onu hatırlatacak bir şeyler çıkarmamaya özen gösterse de ilk hamleyi her şeyin sıfırlandığı o gün yapmıştı. O resmedilen defter asla kaybolmamıştı.
Esila'nın ilk hissedişi, ilk yok oluşu.
Meyra'nın doğumu, büyümesi...
Karan ve Meyra'nın ilk karşılaşması ...
Karan ve Meyra'nın birbirlerini ilk kurtarışları...
Mahkumiyetleri...
Lotus'un acımasızı Uras 'ı planları ...
Pusat'ın yok oluşu...
Ayza'nın sevgi dolu kişiliği ve onca iyiliği...
Ve Karan'ın kendini Meyra için feda edişi ...
Asla ama asla bunların hissettirdikleri unutulmayacaktı. Ne Meyra ne de Lotus ...
O siyah kaplı defter yerli yerinde kalmıştı. İçinden kimse eksilmemişti. Sadece o zaman öyle olması gerektiği için gizlemişti hayat onları. Ta ki Kutay Saral , Meyra'nın karşısına çıkana kadar. Kim başlattıysa herkes bu oyunun kurbanıydı. Meyra anılarını unutmak istese de hisleri hep yüreğinde var oldu. Sadece bunu birisi tetiklemeliydi bu kişi de o oldu. Babası geldi. Karan'ın dosyası Meyra'nın eline ulaştı. Meyra hissetti. Döngü işledi. Zaman çarkını bu sefer aşık iki kalp için çevirdi. O defterin içinde olan, gerçek yaşamında mümkün olmadığını düşündüğü adam, aslında onun hayatıydı.
Her resim, her kare, her çizim bir histi. Meyra'da kalbinin sesiyle hareket etti. Acı içinde kendini kaybetti o dolunayın ışıltısında. Kaderini asla değiştiremeyeceğini bilmesi gerekirdi. Ne de olsa ne yaparsa yapsın ne yöne giderse gitsin tüm yollar aynı tarafa çıkacaktı. Meyra bunları hiçe sayarak kalbindeki acıyla çığlıklarını süsledi.
Istırap dolu hayatını bu şekilde bitirmek istedi lakin başarısız olduğunu anlaması uzun sürmeyecekti. Şimdi hayat son perdesini açtı sahnede. Loren, Pusat, Uras, Esila, Kutay, Ayza ... Hepsi o gece teker teker yok oldu. Silindi o resmedilen sayfaların her birinden. Geriye kalan en çok dilenen oldu. Dilden değil kalpten dilenen. Ne de olsa imkansızlığın içinde imkân barındıran bu hayat onlar için de en iyisini düşünmüştü. Oyun bitti zaman başladı, yaşam başladı, aşk başladı ...
****
Meyra sabah uyandığında şiddetli baş ağrısıyla kendini zor toparlamıştı. Duvara baktığında saat 07:30 'u gösteriyordu. Çerçevedeki resimler ise soluk bir görünüm almış hatta yok olmaya başlamıştı. Meyra bir tanesini eline aldı ve dokundu.
"Neden böyle oldunuz ki?"
Meyra elindeki çerçeveyi bıraktı bir kenara bıraktı ve banyoya koştu. Yüzüne şok etkisi için soğuk suyu çarptı ve aynada kendine baktı. Güçsüz ve yenilmiş gözüküyordu. Gözlerinde hüzün vardı.
"Neden böyleyim ki?"
İçeriye gidip belirli bir süre sessizce oturdu. Anlamlandıramadığı duyguları yüzünden ne yaptığını bile bilmiyordu. Kapının çalmasıyla kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında baştan aşağıya siyah görünümlü bir adam ona bakıyordu. Gözleri kendine çekiyordu ve hapsediyordu. Meyra'nın hislerinin yerini şimdi bu kalbini çarptıran adam almıştı. Gözlerindeki karanlıkta hüzün vardı adamın.
"Teşekkür ederim Meyra."
Ses tonuyla irkildi Meyra. Bu sesi hatırlıyordu. Daha önce duyduğuna yemin edebilirdi. Adam bir anda Meyra'yı kendine çekti ve ona sarıldı. Meyra'yı o kadar sıkı sarmıştı ki sanki bir daha bırakmak istemezcesine. Meyra adamın kokusuyla ellerini adamın sırtında birleştirdi. İçinde mutluluk oluştu. Sanki uzunca bir zamandır hasret çektiği birine sarılıyormuş gibi hissetti.
"Çok aptalsın. Canını yakanı neden bir daha diledin ki?"
Meyra kendini geri çekti. Adamı dikkatlice inceledi.
"Sen sen O 'sun? Karan'sın sen. Kitaptaki adam."
Karan her şeyi bilir edayla konuşmaya başladı.
"Ben o kitapta kalan tek kişiyim Meyra. Ben senden kalan tek kişiyim. "
Meyra anlamadığı ama kalbinde hissettiği bu adamın ne dediklerini anlamaya çalıştı.
"Artık her şey bitti senin sonun başlangıcında bunu hatırla Meyra "
Meyra gözlerini kapattı ve Karan'ın kalbine dokundu. Şimdi her şeyi hatırlıyordu. Uçurumun önünde acı çeken bir kız gördü ve onun yakarışlarını. İşte o son anda Ayza'ya bıraktığı notla her şeyi anladı. O kendi sonunun başlangıcında hapsoldu hem de sonsuzluğa.
Meyra artık sonsuzluğa hapsolmuştu hem de yanında en çok istediği kişiyle. Gözlerini açtığında gözünden akan yaşla bakakalmıştı. Karşısındaki bu kalbini deli gibi attıran adam elindeki tuttuğu yüzükle diz çökmüş ona bakıyordu. Meyra işte şimdi anlamıştı. Sonsuzluğa onunla hapsolduğunu. Artık her şey onlar içindi. İkisi içindi. Karan yüzüğü parmağına geçirdiğinde o siyah kaplı defterin sonunda bu resim karesi belirdi ve kitap kapandı. Toz altında kalan harfler parıldadı altın sarısı renkte. İşte Rasin Çemberi şimdi tamamlandı. Çemberin iki yüzünden kalan aydınlık olandı. Karanlık taraf ise tamamen karanlığa gömüldü.
"İşte bu yüzdendir ki; Meyra'da var olmaması gereken bu Dünya'da acısıyla o kadar yoruldu ve sonunda yok olmadı. Çünkü ; Hayatta var olamamanın dayanılmaz acısıyla ortaya atılmış bir beden asla yok olamazdı."
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASİN ÇEMBERİ
FantasyVe ardından büyük bir inilti duyuldu. Sanki bu acının zirvesindeyken aniden sonlanması gibiydi. Gelen ses, topluluk için önceden duyulmamış ve bilinmemiş bir sesti. O kadar güçlüydü ki herkesi şok etmişti. Gümbürdeyerek çıkan bu ses önlerinde duran...