"İstemediğimiz yerlere, istemediğimiz kişilere sürükleniriz bazen. Adım adım, saniye saniye. Zaman istemsizce ilerlerlerken yaşadıklarımızla baş başa kalırız. Düşünürüz ve söyleriz ki; ben bu kadar şeye nasıl katlandım. İstemeden var ettiğimiz acılar, bizim hatta herkesin canını yakıyor anlayamamakta. Zaman zaman acıların içinde kayboluyoruz ve acıya alışıyoruz. Peki şimdi ne oluyor bize? Mazoşist bir kimliğe mi bürünüyoruz; her şeye ağlayıp üzülenler takımı olarak. Sanırım var ettiğimiz acılar bizi acımasız yapmaya başlıyor ve en sonunda kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Aradan geçen zaman sadece yaşanmamışlıklarla dolu olarak geride kalıyor bize. Ve biz bu yaşanmamışlıklarla dolu zamanın arasında mazoşist kişiliğimizle baş başa kalıyoruz."
Lotus 'un karanlığının ürkütücü yanı yerini sabahın narin ve cılız ışıltısına bırakıyordu yavaşça. Meyra odası olarak nitelendirilen zindanında sabahın ilk ışıklarının gözüne çarpmasıyla düşüncelerinden sıyrılıp, gözlerini ovuşturdu birkaç saniye. Onun için zamanın önemi kalmamış olsa da buradan gitmek ve bu zamanını kendini ait hissettiği yerde geçirmek istiyordu. Kapısındaki tıkırtı sesiyle kapıya doğru döndü. Gelen Ayza'ydı. Yüzündeki ifade hayra alamet gözükmüyordu. Meyra bu kadar olan olaydan sonra daha kötüsü ne olabilir düşüncesine bürünmüştü bile.
"Evet, bugün ki haberlerimiz neler? Yüzüne bakılırsa yine felaketli bireyler olmuş anlaşılan. Haksız mıyım?"
Ayza odaya doğru birkaç adım atarak Meyra'nın yanına gelmişti.
"Pek haksız sayılmazsın. "Ayza öğrendiklerini Meyra'ya nasıl anlatacaktı ve ne yapacakları hakkında en ufak bir fikri olmaması daha da zorluyordu anlatmamaya onu. Fakat Meyra'ya anlatmadığı taktirde burada onu tutması zordu.
"Hazırım yani ne kadarda hazır olmadığımı hissetmesem de hazırım artık mecburen. Anlat bakalım."
Ayza kelimelerini dikkatli seçmek için kafasını toparlıyordu sırada yanında beliren Pusat, olayın akışını değiştirdi. Ayza ve Meyra Pusat'a baktı. Ayza neden burada olduğunu soracaktı ki, Pusat ondan hızlı davranmıştı.
"Hep birlikte konuşmalıyız. Uras böyle düşünüyor." diyerek önce Ayza'ya baktı. Bakışlarıyla konunun Karan ile ilgili olduğu belliydi. Meyra, Pusat ve Ayza gözlerini kapatıp birkaç saniye içerisinde Uras'ın yanında oldular. Uras görkemli cam fanus misali bir yapıtın içinde dışarısını izliyordu. Geldikleri yer Lotus 'un izlenmesi için en uygun yer gibi görünüyordu.
"Efendim" diyerek Pusat, Uras'ın dikkatini kendilerine çekti. Uras yavaşça arkasını döndü karşısındaki üçlüye baktı. Düşüncelerle dolu Pusat, kafası karışık bir başka kişi Ayza ve en sonunda varlığından yeni haberleri olan ve bundan sonra olacakların akışını değiştirecek isim Meyra'ydı. Bu üçlü Uras'ın yüz ifadelerini incelemeye koyulmuşlardı bile. Mera ise diğer ikisine aldırış etmeden söze başlamıştı.
"Evet neden çağırdın bizi buraya? Anlatacakların olmalı değil mi?" Uras gülümsemişti hafif bir edayla. Gözlerini Meyra'ya kilitledi.
"Evet konuşacağım. Konu seni yakından ilgilendiren bir kişi. Bu konu Karan" diyerek Meyra'nın tepkilerini izlemeye başlamıştı Uras. Meyra Karan'ın ismini duyunca tuhaf hissetmişti fakat bu öncekiler gibi değildi. Çünkü artık farklıydı. O annesinin ölümünden sorumlu kişiydi ve tek istediği onun canını yakmaktı.
"Güzel. Gözlerindeki ifade hoşuma gitti. Sanırım ondan intikam istiyorsun." dedi Uras. Pusat ve Ayaz'da Meyra'ya bakıyordu. Meyra kendinden emin bir ifadeyle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASİN ÇEMBERİ
FantasyVe ardından büyük bir inilti duyuldu. Sanki bu acının zirvesindeyken aniden sonlanması gibiydi. Gelen ses, topluluk için önceden duyulmamış ve bilinmemiş bir sesti. O kadar güçlüydü ki herkesi şok etmişti. Gümbürdeyerek çıkan bu ses önlerinde duran...