BÖLÜM 13 "MAHKÛM"

1.7K 450 503
                                    

                                    

"Canı yanmak ile can yakmak farklıdır kime sorsan ama düşündüğünde ne kadarda benzer gelir bir bakıma aslında. Canı yanmış bir insan sadece bir şey düşünür o da can yakmak. Peki can yakan ne düşünür? Can yakan sadece karşısındakini yaktığını düşünür aptalca. Aslında kendini de yakmıştır bilmeden. Her ikisinde de kendin acı çekersin. Şimdi can yakandan canı yanana bir serzeniş vardır. Usulca, sessiz ve sakin adımlarla ilerleyen bir serzeniş. Bu serzeniş sözle değildir, belki bir gülümsemeyle ya da gülümsememeyle. Ya da küçük gözüken ancak kat be kat büyük bir bakışla. Şimdi can yakanının serzenişleri duyuluyor karanlıktan aydınlığa gidilen yolda ama bilinmiyor ki; ne aydınlık kalmış nede karanlık. Her şey sisli bir griliğin arasında görünmeyen bakışlarda gizli kalmış ..."

Siyahlara bürünmüş bir adam gözlerindeki alevin maviliğini ateşin kırmızısına bırakmış donup kalmıştı. Sol tarafında bulunan ve yüzlerindeki acı ifadeyle bekleyenlerinde ondan bir farkı yokmuş gibi duruyorlardı. Tek farklı kişi kalbi ürkekçe acıdan çırpınan ve gözlerindeki damlalarla yerde yatan ve kaybolmaya yüz tutmuş vücuda bakan Meyra'ydı. Çünkü acısını yaşayan tek kişi oydu bu karanlıkta.

Meyra gözyaşlarıyla yerde yatan annesinin yanına eğildi. Alev maviliği dumanımsı bir görüntü siyaha dönüyordu vücudunda. Ağzından dökülen tek şey ise "Anne" 'ydi. Hayatı boyunca görmek, tanımak istediği, ona binlerce sorusu olan, yüzünün nasıl olduğu konusunda merak ettiği, saçlarının kendisine benzeyip benzemediği konusunda hiçbir fikri olmayan kadındı şu an gördüğü. Küçük bir kız çocuğu gibi ellerini uzattı dokunabilecekmiş gibi.

"Anne uyan lütfen." Acı içerisindeki yalvarışları ile etrafındakiler sadece onu izliyordu. Ayza yanına gitmek için yeltense de Uras onu durdurdu.

"Seni döndürebilirim hayata. Seni tekrar görebilirim. Sakın beni bırakma duyuyor musun beni. Sen beni bırakamazsın." diyerek elini annesinin kalbine doğru götürdü ancak bilmediği bir şey vardı. Acı ama gerçek olan bir şey. O da "Asla ama asla ölüm meleğinin öldürdüğü biri tekrar yaşama döndürülemezdi"

Elini götürdüğü gibi vücuduna dokunamadı sadece dumanımsın karışımın içerisinde kayboldu eli. Esila yavaşça siyah dumanla yerden yükseldi yavaşça. Meyra Karan'a doğru döndü ve yavaş adamalarla yanına yaklaştı. Karan'ın alev ateşi gözleri Meyra'nın gözleriyle buluştu. Meyra güçsüzdü ve acı çekiyordu. Karan'a gözlerini dikti. Karamelimsi gözleri alev mavisine dönüşüyordu yavaşça gözyaşlarıyla birlikte.

"Sen " demişti eliyle işaret etmişti Karan'ı.

"Sen neden yaptın bunu?" dedi kesik kesik ses tonuydu. Hızlı nefes alıp veriyordu ve nefesi Karan'ın yüzüne, tenine değiyordu. Gözleri tam alev maviliğine dönüşmüştü artık. Dolunay kendini gecenin karanlığına gömmüştü birkaç saniyeliğine. Tekrar ortaya çıktığında ise Esila o karanlıkta sonsuza dek yok olmuştu. Meyra Karan'a bakıyordu, Karan'da Meyra'ya. Diğerleri ise sadece onları izliyordu. Ayza sessizce fısıldamıştı ağzından çıkanları yeryüzüne.

"Cennet ve cehennem şimdi birbirine karışıyorlar şimdi."

Gökyüzü tam bu anda hiç olanağa olmayan bir şey gerçekleştiriyordu. Beyaz kar taneleri yerini kırmızı karlara bırakıyordu. Yere teker teker düşen kar taneleri Karan ve Meyra dışında fark edilmişti. Neydi bu şimdi? Yeryüzünde kırmızı kar mı yağıyordu? Dünya için olağan dışı olan bu durum Lotus için anlamlıydı. Meyra gözyaşlarıyla gökyüzüne baktı. Alev mavisi irislerine yansıyan kırmızılıkla tekrar gözlerini Karan'a çevirdi. Güçsüzdü ve bitkindi. Nefes alışı yavaşlamıştı.

RASİN ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin