36. BÖLÜM

125 31 83
                                    


Her insanın iki yüzü vardır. Biri mutlulukla dolu, huzurlu , dışa aktardığı süslü yüz ifadesi. Diğeri ise mutsuzlukla , acıyla dolu, herkesten sakladığı karanlık yüz ifadesidir.

Fatma Karataş

Yukarıda ki Fon müzikle birlikte okuyun lütfen 😊

İYİ OKUMALAR










Hira ile asansör olayından sonra hiç konuşmamıştık. Aslında ben konuşmaktan kaçıyordum. Biliyordum bu fırsatı kaçırmayıp, benimle sonuna kadar alay edeceğini.

İkimiz de kendi arabalarımıza binmiştik. Yol çok sessiz ve ürkütücü geçtiği için radyoyu açarak herhangi bir şarkı dinlemeye başladım.

Lise yıllarında çok olmasa da arada dinlediğim bir şarkı denk gelmişti. Gripin'in muhtemelen aşk şarkısıydı.

Lise yıllarım aklıma geldi de ne güzel günler geçirmiştim. Her ne kadar o zaman müslüman olmadığım için vicdan azabı çeksem de, o zamanlar benim için çok uğraşan arkadaşlarım vardı.

Onlarla sürekli kavga etsem de , onların bana karşı olan iyi hareketleri benim kalbimde yer edinmişti. Üniversitedeyken onlarla karşılaşmıştık. Onlar da ben, Hira, Melis ve Almira gibi grup halinde geziyorlardı.

İsimleri yavaş yavaş aklıma geldi. Ezgi, Fatma, Nurcan ve Ece'ydi isimleri. Kişilikleri bizim şuan ki kişiliklerimize çok benziyordu. Keşke onlara ulaşabileceğim bir adres olsaydı.

Şarkı eşliğinde, eski günlerimi düşüne düşüne evin önüne kadar gelmiştim. Arabama uygun park yeri bulup arabamı park ettim.

Hira da benden hemen sonra arabasını park edince beraber arabadan çıktık. Burda heran Ateş ile karşılaşabilirdik. Hira da bunun farkında olduğu için, benimle aynı adımları atma çabasındaydı.

Hira bir şey demeden, doğrudan koluma girip eve kadar hızlıca çekiştirdi. Zile bastığımız gibi Mercan abla kapıyı açmıştı.

Mercan abla bizi sıcak kanlılıkla karşılayıp bana ve Hira'ya sarılmıştı. Mercan abla'nın hemen arkasında annem ve babam belirerek aynı şekilde sıcaklıkla bizi karşıladı.

İçeri girdiğimizde, sofranın doluluğu dikkatimizi çekmişti. Ben babama şaşkınlıkla bakarak,

- Babacım bütün semt'i mi çağırdınız yemeğe? Sizce de fazla değil mi?

- Öyle de siz böyle topluca gelince ne yapacağımızı bilemedik.

Babamlarla birlikte doğrudan oturma odasına geçtik. Babam ablamların da şimdi geleceğini söyleyip, onları beklememizi söylemişti.

Yine , ansızın aklıma Ömer gelmişti. Kim bilir o kızla ne yapıyordur. Günah bir kere ya. Bu çocuk nasıl hafız oluyor. O kız haram sana neticesinde. Ay ben öyle söylüyorum da belki şimdi imam nikahı da kılmıştırlar. Püü gözü deviresice. Hemen de nasıl imam nikahı kıldı. Belki o kız sana uygun değildir. Biraz bekleseydin.

Kendi kendime içimden söylenirken aniden frenlemiştim kendimi. Ne saçmalıyordum ben böyle. Belki çok sevdiği amca veya dayısına götürüyordur çiçeği. Hem annesi de olabilir. Ne annesi mi? Ayy bildiğim kadarıyla Ömer'in annesi yoktu. Allahım sen affet.

Hira bana seslendiğinde, düşüncelerimden sıyrılıp Hira'ya baktım.

- İkra çayın soğudu. Kafana bir şey mi takıldı. Düşüncelere daldın.

ÂRAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin