Selamünaleyküm kardeşlerim. Başlıktan da anlaşıldığı gibi iki bölümden oluşuyor bu bölüm. Çok uzun olacağı için bolca yorum bekliyorum.🙈🙊
İYİ OKUMALAR ❤
Hayat tevafuklarla dolu. Benim tevafuğum kaderimse başım gözüm üstüne..
Hayat bazen insana hiç umulmadık şeyler yaşatır. Bunu yaparken ya mutluluktan uçmanı sağlar yada fazla mutluluktan uçarak süzüldüğünü fark edip seni ani düşüşlerle kendine karşı güçlü kılar. Benim de hayatım belki bundan ibaretti.
Küçük yaşımda hiç tanımadığım babamın gidişiyle kendimi boşluklarda, kimsesiz hissetmeye devam ederken, bana hem anne hem baba olmaya çalışan annemi de yitirmiştim.
Hayata dair bir yaşama sebebim yokken, Allah karşıma Ege'yi çıkarmıştı. Sonrasında farklı yerlerde ama aynı yürekte tanıştığım iki dostum daha olmuştu. Hamza ve Güney...
Onlar beni bu hayatta ayakta tutan tek sarsılmaz kalkanlarımdı. Onlarla birlikte izini aybettiğim dinimi bulmuştum. Annemle kurduğum hayallerimi onlarla gerçekleştirmiş hafız olmuştum.
Annem yaşarken bana hep haccın güzelliğinden bahsederek derin bir özlem duygusunu hissettirirdi. Annemle birlikte hacca gitmeyi o kadar çok istemiştim ki nasip olmadı.
Ege, Hamza ve Güney ile tanıştıktan sonra kendimi tamamen toparlanmış hissediyordum . Ta ki o gelene kadar. Annemin ölümüyle suçladığım, hayatımızın geçen berbat günlerini tek başına üstlenen annemin sebebini olduğunu düşündüğüm kişi arsızca karşıma çıkana kadar...
Tam karşımda dikiliyordu. Onca olan şeylere rağmen gönlümde bir umut filizlenmişti.
Belki pişmandır, ya da benden bunca yıl uzak durmasının bir sebebi olmalı diye düşünmüştüm. Ama hayır. O, kendimi yeni yeni toparlamama rağmen beni tekrardan yıkmış ve beni yine yaptığı gibi terk edip gitmişti.
Bana bakan gözlerinde merhamet , pişmanlık aradım. Aralanan dudaklarında bana karşı bir sevgi sözcüğü çıkmasını çok istedim. Yumruk yapmış olduğu elini, elimi tutup bana güven vermesini çok istedim. Ama o, bu istek bile sayılmayacak isteklerimin hiç birini yapmamıştı.
Merhamet aradığım gözlerde bana karşı olan bir nefret gördüm. Aralık olan dudakları , sadece kendisini kurtarmak için benden para istemek için aralanmıştı. Ve yumruk yaptığı elleri de fiziken ona çok benzesem de annemi ona anımsattığım içindi.
Orada zaten üzerime yıkılan dünya tekrardan üzerime yıkılmıştı. Artık kendimi toparlayacak güçte hissetmiyordum. Sadece bütün olanlardan çok uzakta olmak istiyordum. İstediğim uzaklık kesinlikle mesafe arası uzaklık değildi. İstediğim uzaklık beni dünyadan uzak tutacak, anneme de yakın tutacak ölümdü.
Gözüm dönmüş bir şekilde etrafımda bulunan her şeyi darmaduman etmiştim. Karşımda duran o acımasız adam bana sadece donuk ifadeyle bakmaya devam ederken, kardeşlerim dediğim dostlarım beni durdurmaya çalışıyorlardı. Onlara tepki verecek, onları duyacak halde değildim.
Etrafa yarattığım kaos yüzünden insanlar bana korkarak bakıyorlardı. Bense beni hem öldürecek, hemde yaşatacak kaderimde ki insanla karşılaşacağımı bilmeksizin kontrolümü kaybetmişçesine doğaçlama öylesine ordan hızla uzaklaşıp yürümeye başlamıştım . Ta ki birine çarpmamla birlikte kulağımı delecek şekilde bağıran kişiye kadar.
Yere eğdiğim başımı usulca kaldırdığımda karşımda saf güzellikte olan birini beklemiyordum. Afallayarak baktığım kişi de benim gibi bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂRAF
Humor/Bölümler Düzenlenecek/ EZAN EŞLİĞİNDE YÜREĞİME AKAN DUALARDA BULUŞALIM... Fatma Karataş Ateist olan baş karakterimiz bir kaza sonucu komaya girer. Komada olduğu süreçte başka bir dünya da başka insanlarla tanışır. Tanıştığı üç müslüman arkadaşlar...