39. BÖLÜM

174 32 47
                                    


Medya sizinle  😊🌷

Yanımdan hızla uzaklaşan Ateş'e  bakakalmıştım.
Ateş beni öylesine sert bir şekilde itmişti ki yerden kalkacak gücü bulamıyordum  kendimde.

Yaklaşık bir kaç dakika öylece sessiz bir şekilde  göz yaşımla yerde,  çamurun içinde oturdum. Bu  Ateş'ten  bir şekilde kurtulmalıydım. Her geçen gün daha da canileşiyordu.

Bu durumu annemlere  ve kızlara anlatacaktım. Kendimden emin bir şekilde ayağa kalktım. Bir adım attığım gibi ayağım tekrardan kayınca yere düştüm.

Ateş'in  bana yüklediği sinirle sinirimi çamurdan  çıkarırcasına, elimle çamura  vurmaya başladım.

" Sizden de o lavuk Ateş'ten  de nefret ediyorum. Ne olurdu yani beni düşürmeseniz. Zaten lavuk yüzünden kalçam  kırılma düzeyine geldi "

Diye diye çamuru bi de sövmeye başladım. Yukarıda bana yaklaşan  ayak sesinin gelmesiyle ilk korksam da sonra kendi kendime cesaret verdim. 
Ateş bu sefer yine gelirse annesinden emmiş sütü boğazına tıkayacaktım.

Her iki elime  bir avuç dolusu çamur alarak av'ımı  beklemeye başladım.

" Kim var orda ?"

Tanıdık  gelen sesi duyamamla biraz rahatladım. Etraf kapkaranlık olduğu için beni görmemiş olmalıydı. Sesimi   düz tonda ayarlamaya çalıştım.

" B-benim"

Titremesine engel olamadığım sesimle  Ege'nin yanıma gelmesini bekledim. Ege  telefonunun flaşını  açarak etrafa bakınmaya başladı. Sanırım beni arıyordu.

İçime dolan ağlama güdüsünü  bastırmaya çalışıp ayağa kalkmaya çalıştım.

Bu Ateş'i  Ege'ye  şimdi anlatsamıydım diye düşündüm. Sonra da bunun mantıksız bir düşünce olduğunu düşünerek çenemi kapattım.

Şimdi bu durumu Ege'ye anlatsam eminim ki sinirlerine hakim olmayıp,  Ateş'in  evine giderdi. Eminim ki hiç hoş şeyler de olmayacaktı. Bu yüzden önce kızlara,  sonra da aileme anlatacaktım.

Ege beni görünce,  endişeyle bana doğru gelmeye başladı. Ben de yüzüme yapmacık gülümsemi  takınarak, Ege'ye doğru yürüdüm.

Ege beni baştan sona endişeyle süzdü. Ardından bana endişe dolu sesiyle sorular sormaya başladı.

" İkra ne oldu sana? Bu halin ne öyle?

Dediğinde ben yapmacık gülümsememle Ege'ye baktım.

" Bişey yok Ege. Karanlık olduğu için ayağım kaydı.  Sonrasında da  gördüğün gibi çamurla nikah kıldık. "

Dedim gülümseyerek. Ege  az önce ki halinden eser kalmaksızın söylediğim son cümleyle kahkahalarla  gülmeye başladı.
Ege güldüğüne göre bana inanmıştı. Yalan söylediğim için kendimi kötü hissetsem de bozuntuya vermedim. Elimi Ege'ye doğru somurtarak uzattım.

" Gülmen bittiyse eğer, tut elimi de gidelim. Zaten üstüm başım maf oldu. Böyle hayatta arabama binmem. Daha dün arabamı temizlettim. Senin arabanla gideriz. "

ÂRAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin