BÖLÜM 24.

45K 3.5K 4.4K
                                    




nazan öncel - gitme kal bu şehirde

rihanna - stay

lana del rey - dark paradise

lana del rey - born to die

BÖLÜM 24.

Dünyanın sadece kötülüklerden ibaret olmadığını biliyordum ama iyi insanlarla tanışmamak benim hatam değildi. Büyüdüğüm yer bir lağım çukurundan farksızdı. Sırf para için kendi bedenini pazarlayan kadınlar vardı orada. Sokakta kalmamak için geneleve sığınanlar, kimsesi olmayanlara da rastlamak mümkündü. Ama en kötüsü zorla orada çalışmaya mecbur edilenlerdi. Hiç unutmuyordum. Bir kız çocuğu vardı. 19 yaşında hayatının en güzel çağında kaçırılmıştı. Kimliği bile yoktu ve göçmendi. Geneleve düştüğü günün bir hafta sonrasında onu zorla bir yere götüreceklerdi. Bunu bildiği gece kendini asmıştı.

Hayatım sönük kadınların arasında ışıldamayı beklerken geçmişti.

Benden ışığımı çalmak istedikleri gün ise tereddüt bile etmeden oradan kaçmıştım.

Her insan hayatının başrolüyse eğer, bu zamana kadar benim yerime kim çıkmıştı sahneye? Kim benim senaryomu okumuş, rolümü canlandırmıştı bugüne kadar? Ben gölgedeyken kimin üzerinde parlamıştı sahne ışıkları?

Kurduğu cümle neden içimde binlerce çiçek açtırmış gibi hissediyordum? O beni defalarca yaralamıştı. Kabuk bile bağlamayan yaralarımı yeniden kaşıyıp kanatmıştı.

"Sen kendini ne sanıyorsun? Senin evin o genelev! Unuttun mu?" Bu cümlesinden sonra ona attığım tokadın sızısını avuçlarımda hâlâ hissedebiliyordum.

"Bugünü unutma. Ben asla unutmayacağım." Neden şu an tüm hafızamı silmek istiyordum?

Kalbim bedenimin içinde sıkıştı. Sanki göğüs kafesimdeki tüm kemikler ona batıyordu. "Neden geldin?"

Aynı renkteki gözlerini üzerimden bir saniye bile çekmedi. "Neden geldiğimi mi soruyorsun, yoksa neden bu kadar geç geldiğimi mi?"

"Bir önemi var mı?"

"Olmadığını sanıyordum."

Bilmediğim slow bir parça çalıyordu. Herkes kendi halinde takılıyormuş gibiydi ama bazı gözlerin bize kaydığının farkındaydım.

Yutkundum, ardından kuru bir sesle, "Bu oyuncak bebekle oynayacak yaşı geçtim çoktan," diye mırıldandım.

"Bana kin mi besliyorsun?"

Ağlamamalıydım. "Cevap vermek zorunda değilim."

"Cevaplarına ihtiyacım var."

Ağlamamalıydım! Lütfen... Şimdi değil. "Efe, sana o günü unutmamanı söylemiştim. Neden unuttun?"

"Unutmama izin ver," dedi anında. Yüzü kaskatıydı ve çenesini sıktığı her halinden belliydi. "Unutturmama izin ver."

"Annen?" Burukça gülümsedim. "Ona haksızlık etmiyor musun şu an?"

"Yalnız başına düşünme fırsatı buldum. Gözümü açtığımdan beri onu ağlarken gördüm ben. Hıçkırıklarını duyarak uykuya daldım. Nasıl seni kabullenmemi beklersin? Çocuktum! Ama şimdi bazı şeyleri daha net görebiliyorum."

"Sen," dedim üzerine basa basa. "Bulut'un zaafını kullandın! Yaren'le tehdit ettin onu." Bu en büyük hatasıydı belki de.

"Aklımın ucundan bile geçmemişti. Yaren'in bana olan düşkünlüğünü kullanmayı hiç düşünmedim. Ama Bulut'un tepkisini, karşı çıktığını öğrendiği için annem sundu bu fikri. Sonra zaten kardeşine olan zaafını unuttu, seni kolladı."

ROTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin