BÖLÜM 11.

45.3K 3.7K 3.9K
                                    



Model - Sarı Kurdeleler

🌤

BÖLÜM 11.

İnsan bazen ne hissedeceğini bilemezdi. Karmakarışık duygular içimizi yakan bir ateşle kavururken onu söndürecek ve su rolünü üstlenecek güzel şeyleri bulmak çok zor olurdu. Mesela, insanlar beni ölüme sevinecek biri hâline getirmişti. Bu koşullar altında kimi affedebilirdim? Kendimi dahi affedemeyen ben, bu hâle gelmeme sebep olan, benden iyi niyetimi söküp atan insanları nasıl bağışlayacaktım bundan sonra?

Benim tuğlalardan inşa ettiğimi sandığım kalelerimi kuma çevirip ayaklarıyla yıkmıştı herkes.

O insanlardan biri tam karşımdaydı. Sırf benden aldıkları saygımı geri kazanmak adına sevgili  gibi davrandığım Bulut Atay tam karşımda oturmuş şekilde yeşil elmasından sesli ısırıklar alıyordu.

Beni kahvaltıya getirmesine müsaade etmiştim çünkü midem delinmek üzereydi. En son dediği cümlenin üzerinde durmak istemiştim ama açlığım beynimin duraksamasına sebep oluyordu.

Garson menemen tavasını direkt olarak benim önüme koymuştu çünkü Bulut futbol kariyerinde ilerlemek adına yağlı yiyeceklerden uzak duruyordu. Karşısında suda pişmiş yumurta, yeşil elma ve salata vardı. Bir de çayın yerine taze sıkılmış portakal suyu tercih etmişti.

Menemene ekmeği bandırıp ağzıma götürdüğümde gök mavisi gözlerinin üzerimde olduğunu fark etmiştim. Sırf iştahının kabarması adına gözlerimi kapatıp çiğnediğim lokmanın tadını çıkarmaya çalıştığımda birkaç saniye sonra ifadesine bakmak için gözlerimi açtım.

"Canın mı çekti, kaptan?"

Düşünmeden, "Evet," diye yanıtladı sorumu. Bakışları neden dudaklarımdaydı?

Kaşlarım çatılırken, "O zaman yesene?" dedim.

"Bana yasak."

Yediklerine dikkat ettiğini biliyordum ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Hem yediklerini birkaç antrenmanda yakabilirdi. "Yasak mı? Kim koymuş o yasağı?"

Gözlerini dudaklarımdan ayırmadı. "Sen."

"Ben sana temas yok demiştim," dedim zihnimdeki anıları tartarak. "Yediklerine dikkat etmene dair bir şey söylemedim ki. Canın ne çekiyorsa al."

Gözleri dudaklarımdan irkilerek çekildiğinde, "Cidden mi?" diye sordu.

"Cidden," dedim ciddi tavırla. "Zaten hesabı sen ödüyorsun. Bana ne yediğinden, içtiğinden?"

Ayaklanıp yanıma geldiğinde bunu neden yaptığına anlam verememiştim. Bedenim mekanik olarak ona döndüğünde bir anda bana doğru eğilmiş, dudağımın kenarından öpmüştü.

Gözlerim kocaman açıldığı sırada Bulut geriye çekilmiş, yüzüne serseri bir gülümseme yerleştirmişti. "Sen!" Çenem bir anda titremeye başladığında dişlerim sertçe birbirine çarpmıştı. "Ne halt ediyorsun?"

"Sen izin verdin," demişti kendi yerine geçerken. Yüzündeki gülümseme büyük bir sırıtışa döndüğünde sırtını sandalyesine yaslamış şekilde bana bakıyordu. "Canım dudağının kenarını çekti. Ne yapabilirim?" Bana göz kırpıp yeşil elmasına doğru uzandı. "Merak etme, Gün. Bu öpücük bana birkaç gün yeter." Aptal kalbim neden hızlı çarpmaya başlamıştı?

Güniz Işık Doğandemir, yine beyninizin kumandasını kaybettiniz sanırım. Koltuğun arasına sıkışştır büyük ihtimal. Hemen onu alıp kendinize gelir misiniz?

ROTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin