Selam canlar, oy verip satır arası yorumlarla beni mutlu etmeyi unutmayın. İyi okumalar 💐
Pınar;
Bataklıktan kurtulmak için çırpınırken, daha da dibe çekilir gibi hissediyordum artık. Öylesine güçsüz ve acı doluydum ki... Yetişemiyordum. Kalbim kaç parçaya bölüneceğini, hangi kaybın yasını tutacağını şaşırmıştı.
Çevremde o kadar çok ölüm vardı ki, duygularım da bu kayıplar arasında yerlerini almaya başlamıştı. Önce umudumu, sonra mutluluğumu kaybetmiştim.
İntihar eden mutluluğumu kalbimdeki boş mezara gömüp, üzerine her toprak atışımda bir kez de ben ölüyordum...
Acılar nefes almama bile izin vermiyor, ardı arkası kesilmeden üzerime yığılıyordu. Daha kötü ne olabilir ki diyemiyordum artık. Çünkü hayat her seferinde daha kötüsünü bulup, başıma getiriyordu bir şekilde.
Ben tüm bu karamsar düşüncelerin içinde kaybolmuşken Savaş basın toplantısı için ikna olmuş, Burhan'ı öldürmemek için kendimi zor tuttuğum dakikalarda hızır gibi yetişmişti.
Burhan'ı başımızdan savıp bana konuşma metni için diretirken telefonum titremeye başladı. Normalde olsa telefonu reddederdim ama arama zamanı öyle güzel bir ana denk gelmişti ki, Savaş'ın ısrarlarından kurtulmak için yanıtladım.
Savaş, tüm dikkatini üzerime verdiği için de rahatsız olup dışarı çıktım. Polis merkezinin bahçesine gidene kadar da sadece telefonda Selim'in dediklerini dinliyor, daha doğrusu dinliyor gibi yapıyordum. Konu yine annemdi çünkü. Ona üzülmek, acımak içimden gelmiyordu. Bana söylediği laflar hâlâ beynimde yankılanıyor, kalbimi sıkıştırıyordu.
Dışarı çıktığımda temiz havayı ciğerlerime doldurdum. Güçlü olmak zorundaydım. Telefonu Selim'in suratına kapatmamak için en azından. Derin bir nefes daha alıp telefondaki sese odaklandım.
''Bak Pınar, kadın ne halde bilmiyorsun. Kaç gündür ne uyku uyuyor, ne yemek yiyor. İyice harap etti kendini. En azından bir gel, ziyaret et.''
Gram umurumda değildi. Ne tuhaf. İki gün önce annemin de ölüm haberiyle yıkıldığını, birbirimize destek olup bu acıyı atlatacağımızı düşünürdüm. Oysa yaşadıklarım tam annemden beklenebilecek türdendi. Benim annem, öz kızını suçlamış, babasını kaybetmiş kızını evlatlıktan reddetmişti. Belki de bunca sene hislerimde haklıydım. Belki de ben gerçekten onların çocuğu bile değildim. Beni hiç sevmemişti, bunu anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu. Annem beni sevmeyince babama dönmüştüm zaten. Onun tarafından sevilmeyi bu yüzden istemiştim. En azından ailemden biri beni sevse, bunu hissettirse mutlu bir çocuk olurdum belki de. Tüm bunlar da başımıza gelmezdi.
Küçükken hep evlatlık olduğumu düşünürdüm. Beni kapılarının önünde bulmuş olabileceklerini, bu yüzden diğer aileler gibi sıcak bir aile ilişkimiz olmadığını. Büyüdükçe anlamıştım. Annem buzdan bir kalbe sahipti ve öz kızını dahi sevecek kadar şefkat yoktu yüreğinde.
Selim ısrarla annemin ne kadar üzüldüğünden, kızı olarak gelip yanında durmam gerektiğinden bahsetmeye devam ettiğinde sonunda patladım.
''Selim, sen de beni anlamıyorsun anladığım kadarıyla! Annem beni suçluyor, beni silip attı! Tüm bunlar yaşanmamış gibi çıkıp gelemem ben. Hiç kusura bakmasın. Onun yaşadığı acıysa ben iki katını yaşıyorum. Asıl onun annelik yapıp benim yanımda olması, bana destek olması gerekir.!''
Karşı tarafta bir sessizlik oldu. Derin bir iç çekip başladı konuşmaya.
"Annen sağlıklı düşünemiyor Pınar, hayat arkadaşını yitirdi. Sana ihtiyacı var, eminim seni suçladığı için pişmandır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koparılmış Kalpler (+18)
Mystery / ThrillerHediye almayı sever misiniz? Peki ya aldığınız hediye kutularının içinden eski sevgililerinize ait kalpler çıkmaya başlarsa? Hâlâ hediye almayı sevdiğinizden emin misiniz? Öldürdüğü adamların kalplerini hediye kutusuyla gönderen psikopat bir katil...