Sadakat

156 22 7
                                    


" Buyrun, başka bir isteğiniz var mı ? "

Başımı hayır anlamında salladım. Kız süzüle süzüle odadan çıktı. Nefesimi verip omuzlarımı indirdim.

" Neden uyanmıyorsunuz ? "

Bezi ıslayıp sıktım ve kolunu kaldırıp temizemeye devam ettim. Bir hafta olmuştu. Bir haftadır kimse ölmemişti, yaraları iyileşiyordu. Tek sorun uyanmamalarıydı. Yutkunup elimden akan kanı diğer bezle sildim ve yatağın ayak ucuna attım.

" Yeni bez getir. "

" Tabii. "

Telsizi kaldırdığında gözlerimi kısıp ayağa kalktım ve karşısına geçtim. Kız gerekmedikce konuşmuyordu, sessiz sakin bir tipti.

" Sen getireceksin. "

" Ama.. "

Kirli bezleri alıp eline tutuşturdum ve kapıyı işaret ettim. Sakince gittiğinde Arda'nın baş ucuna geldim. Eğilip yüzünü kavradım.

" Uyan, uyansana aptal. Size ihtiyacım var! "

Tepki yok.

Kapıya göz atıp hızla diğer yatağa gittim. Ferit'in ellerini tutup biraz sarstım. Uyanmadı, tepki vermedi. Saçlarımı geriye atıp başımı tuttum. Yere oturup dizlerimi kendime çektim ve yatağa yaslandım. Vursamda, kessem de. Gıdıklasam da, üzerlerine su atsam da hiç biri gözünü açmıyordu. Titreşmiyordu bile kirpikleri. Nasıl olabilirdi bu ?

Koma gibi bir şeye girmişlerdi, hepsi.

Aklım almıyordu.

Başımı dizlerime koyup gözlerimi kapattım. 7/24 tetikteydim. Hiç kimseye güvenmiyordum, nasıl güvenebilirdim ki ?

İhtiyar beni misafir olarak tuttuyordu güya, hâlâ ne istediğini söylememişti. Neyi kabul ettiğimi bile bilmeden, yapa yalnız sıkışıp kalmıştım bu lanet şehre. İkiye ayrılan insanların arasında ki uçurum çok büyüktü. Bir tarafta İhtiyar ve Şişko gibileri vardı, karınları hep tok. Giysileri tertemiz. Bir tarafta ise yiyecek ekmek bulmak için neredeyse can alabilecek duruma düşen onlarca insan. Geçen gün halka(!) inmiştik.

İnsanlar o kadar aciz durumdaydı ki..

Elit insanlar kıyametten önceki dünyanın iş adamlarıydı. Bolca paraları, altınları. Sahip oldukları binaları, evleri iş yerleri vardı. Bu nasıl işti ?

Ölümün Habercisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin