Siz hiç çok istediğiniz bir şeyin olmama ihtimalini de kattınız mı işin içine? 'Ya olmazsa?' düşüncesi hiç dolaştı mı kafanızın içinde? Benim mi? Ben şuan sorduğum soruların etkisi altındayım. Enes'i capcanlı karşımda görürken kimse bana inanmıyordu, oysa ben biliyorum onun orada olduğunu.
"Gökçe, sen bugün çok yoruldun. Ondan biraz kafan karışık, hadi yat dinlen kuzum."Ayla, beni her ne kadar istemesem de zorla yatağıma teşvik etti, benim gözlerim ise hala sözde 'orada kimse yok' denilen yerde, Enes'in üzerindeydi.
Yorganı açıp yatağıma uzandım, Ayla'da başımda bekliyordu. Her ne kadar ona gidebileceğini söylesem de ben uyuyana kadar burada kalmasının onun için sıkıntı olmayacağını söyledi. Herhalde beni bu kadar çok düşünen birisini odamdan kovamazdım değil mi?
Gözlerimi kapattım ancak bir türlü uyuyamıyordum. Sanki Enes'in kokusu odamın her yerindeydi ve ben içimdeki mutluluktan uyuyamıyordum. Ayla her ne kadar orada bir şey olmadığını söylesede ben onu görebiliyordum. Ya Ayla'nın gözlerinde bir sorun vardı ya da bende... Ama problem bende değildir, değil mi? Orada boşluk olsaydı bunu bende görebilirdim ama yoktu işte. Sevgilim... Enes orada durup bana gülümsüyordu.
***
Kapalı olan gözlerimi azıcık araladım, Ayla yatağımın yanındaki sandalyede uyuya kalmıştı. Yavaşça yorganı üstümden çekip ayağa kalktım, batan güneş, pencereden odama çarpıyordu. Parmak uçlarımda yürüyerek komodinin üzerinden pantolonumu ve kazağımı alıp lavaboya gittim, üzerimi değiştirip hava almak için dışarı çıkacaktım.
Giyindikten sonra montumu almak için tekrardan odama gidecektim ancak son anda montumu oturma odasındaki koltuklardan bir tanesine fırlatmış olduğum geldi aklıma ve direkt oraya yöneldim. Siyah şişme montumu giydim ve ardından da açık kumral saçlarımı montun altından çıkartıp arkaya doğru attım, kendi kokum burnuma çarpmıştı. Ardından oturma odasından çıkıp kapı içindeki beyaz spor ayakkabılarımı giydim, yani eskiden beyazlardı da şimdi biraz kirlendiklerinden dolayı grileşmeye başlamışlardı.
Benim kapıyı açmamla zilin çalması bir oldu, gelen ablam ve babamdı. Onlara selam verip evden çıkmayı planlarken babam akşamın bu saatinde nereye gittiğimi sordu. Bende kapının önünde azıcık hava alacağımı ve ardından da eve geleceğimi söyledim, sonrada onların yanından ayrılıp ağır adımlarla basamakları teker teker inmeye başladım. Dış kapının önüne geldiğimde dışarıda benden başka kimsenin olmadığını fark ettim.
Enes'in sesi tekrardan kulaklarıma doldu. Her hangi bir cümle kurmamıştı, sanki bir şarkı mırıldanıyordu kulaklarıma. Gözlerimi kapatıp bir süre onu dinledim, tabii ana yolda durup bunu yapmasaydım daha iyi olabilirdi. Neden mi? Çünkü az kalsın araba çarpıyordu. Ancak son anda bir şeyin beni itmesi ile kaldırıma düşmüştüm.
Neydi ki şimdi bu? Çevremde benden başka hiç insan yoktu oysa. Başımı yukarı kaldırıp beni kurtaran kişiye ya da şeye baktım ancak hiçbir şey yoktu, birkaç saniye sonra Enes'in sesi tekrardan kulaklarımı doldurdu. Bana dikkatli olmamı, her zaman yanımda olmayacağını söylemişti. Etrafıma bakındım, onun sesi çok yakınımdan hatta sol tarafımdan geliyordu. Çünkü o şuan tamda benim sol tarafımda duruyordu.
Ellerimin yere sürtünmesinden dolayı acımasını umursamayıp hızla yerden kalktım ve koşarak onun yanına gittim. Gülümseyerek bana bakıyordu, bende karşısında durup uzunca bir süre gözlerinin gökyüzünü izledim. Saf ve masum aşkım benim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Beden Bir Ruh (Tamamlandı)
ChickLitBazen bir bedene aşık olduğunuzu sanarsınız. Gözlerinin mavisi veya saçlarının siyah renkte oluşu hoşunuza gider. Bu gerçekten böyle midir? Çok yakışıklı veya güzel diye mi birisinin yanında olmak istersiniz; yoksa onun yanındayken mutlu ve huzurlu...