Hatırlıyor musunuz? Hikâyenin giriş bölümünde size bir soru sormuştum, "Yaşayacağınız hayatın fragmanını bir film gibi izlemek ister miydiniz?" Çoğunuz olumlu karşıladı sorumun cevabını... Peki ya sevgili okuyucularım hayatımızda neler olacağını bilseydik yaşamımız güzel olur muydu? Diyeceksiniz şimdi ne diyorsun sen falan, haksız da sayılmazsınız aslında... Bende isterdim hayatımda neler olacağını bilmeyi ama gerçekten çok düşündüm bunun üzerinde; o zaman yaşadığımız hayatın ne anlamı kalırdı ki? Hayat sadece güzel şeylerle, sevgiyle, mutlulukla dolu değil aslında. Bizi güçlü yapan şey acılarımız, kendimizi birinci planda tutmamızı sağlayan başkalarına olan nefretimiz ve bazı insanların güçsüzlük diye adlandırdığı ama bizi gerçekte rahatlatan şey gözyaşlarımız... Hayat iyisiyle kötüsüyle çok güzel. Siz sanıyor musunuz ki karanlık olmasa aydınlık olsun, çalışanlar kazanırken hiçbir şey yapmayanlar da mutlu olsun? Hayır... Her şey bizde bitiyor. Çok klişe gelebilir belki ama inanmak başarmanın yarısıdır. Her şey aklımızda bitiyor aslında... Kendimden biliyorum, bazen öyle şeyler düşünüyoruz ki imkansız gibi geliyor? Oysa bu zamana kadar imkansız olan tek bir şey yok. Bazen öyle moralimiz bozuluyor ki kafamızdaki kötü düşüncelere engel olamıyoruz. Aslında onlar beynimizin bizimle oynadığı küçük ama kurnazca bir oyun. Şaka gibi ama zihnimiz bizimle oyun oynuyor ve oynadığı oyunda kör ebe gibi bir şey. Şöyle düşünün; bir kişi ebe ve beş kişi de diğer oyuncular. Gözleri kapalı kişi biziz ve yakalanıp kaybeden kişiler de yanlışlarımız. Yanlışlar gerçekten doğru değil aslında; dedim ya beynimizin bize kurduğu bir kupmaz o. Kafamızın içinde kurduğumuz kötü düşünceler veyahut hayal kırıklıkları; doğru olan düşünceler değil. Silin aklınızdan onları; aklınızdan bir anda öyle geçti diye hayatınızda da başınıza onlar gelecek diye bir şey yok!... Gelelim oyunu kazanan, gözleri karanlıkla örtülü kişinin bulamadığı kişiye. Onlar gerçeklerimiz ve doğrularımız bizim, hayal gücümüz yetmese bile bir şekilde karşımıza çıkıp bizi kendimize getiren ve iyi hissetmemizi sağlayan doğrularımız... Amma velakin ne yazık ki bu gerçek ve doğrularımıza ulaşmak için de göstermemiz gereken bir çaba var. Bütün gün oturup ders çalışırsın mesela ama yine de başarısız olacağını düşünürsün. Önce bir çalış bakalım sen :) Diyelim ki başaramadın, olsun pes etme! Yaptıklarının karşılığını elbet bir gün alacaksın. Sana söz veriyorum. Bir motivasyon videosunda izlemiştim, "Hayatta dalın üzerindeki kartal gibi ol. Eğer altındaki dal kırılırsa kanatlarını çırpabileceğinden emin ol!" diyordu. Kendine olan özgüvenin ve ayaklarının üzerinde durabilmenin en büyük göstergesidir bu. Ne yapıyorsan yap sonunda başarısız olursan bile pes etme, unutma ki pes etmemek azmin en büyük göstergesidir. Sana söz veriyorum eğer pes etmezsen gün gelecek, yıllarca bıkmadan usanmadan çıktığın dağda en zirveye ulaşabileceksin...
Şimdi yazdıklarımı bir daha okuyorumda nereden nereye atlamışım? En başta hayatımızı bir film gibi izleme şansımız olsaydı ne olurdu diye konuşurken size başarı merdivenlerini çıkmayı anlatırken buldum kendimi. Neden yazdım bunları size biliyor musunuz? Çünkü biliyorum ki hepinizin zihninden geçiyor böyle düşünceler, tek olmadığınızı bilmenizi istedim... Kendinizi hiçbir zaman çaresiz ve başarısız hissetmeyin. Şunu unutmayın ki umut hiç beklemediğiniz bir anda pes etmenize ramak kalmışken çabalarınızın karşılığı olarak doğabilir...
Söylemeden geçemeyeceğim ki özellikle yanımda olan, beni hep destekleyen dilekuguurlu , hesaplarını bulamadığım ama hep destekçim olan Gamze ve Medine'ye çok teşekkür ederim. Sizleri seviyorum ❤️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Beden Bir Ruh (Tamamlandı)
ChickLitBazen bir bedene aşık olduğunuzu sanarsınız. Gözlerinin mavisi veya saçlarının siyah renkte oluşu hoşunuza gider. Bu gerçekten böyle midir? Çok yakışıklı veya güzel diye mi birisinin yanında olmak istersiniz; yoksa onun yanındayken mutlu ve huzurlu...