"Günaydın aşkların bir tanesi!" Burnuma gelen kızarmış ekmek kokusunun beraberliğinde gözlerimi araladım, her sabah olduğu gibi bu sabahta kahvaltım ayağıma gelmişti.
"Uyanmış mı benim güzeller güzeli karım!" Barış'ın neşe dolu sesi diğer günlerden farksızdı. Bugün evlenmemizin üzerinden tam bir ay geçmişti ve biz hâlâ o cicim ayları denilen günlerdeydik. Zaman geçtikçe korkuyordum aramızın iki aşık gibi değilde aynı evde yaşayan iki insan gibi olmasından. 'Evlilik aşkı öldürür mü' bu sorunun cevabını da zaman geçtikçe sizinle beraber göreceğiz.
Yatakta oturur pozisyona geçtim ve sırtımı yatak başlığına yasladım. Barış'ta yanıma oturdu, ben diyette olduğum için önümdeki kahvaltılıklar benim için fazlaydı. Barış'ın da hâlâ kahvaltı etmemiş olduğunu düşünerek krebimi onunla paylaştım, tabii ki de üstüne bal akıtmayı da ihmal etmemiştim.
Sonra yumurtamı soymaya başladım, kokusu gittikçe miğdemi bulandırıyordu. Kusacak gibi olduğumu hissettim ve kahvaltı tepsimi Barış'ın kucağına bırakarak hızla aşağı indim ve kendimi tuvalete attım. Lavabo klozetten daha yakındı, lavabonun içerisine kustum. Bu histen nefret ediyordum, hem boğazımı hemde burnumu yakıyor ve geriye iğrenç bir koku bırakıyordu.
"Gökçe ne oldu, iyi misin?" Kapıya vuran Barış'ın telaşlı sesinin beraberliğinde nihayetinde dogrulabilmiştim; bu hiçte kolay olmamıştı.
"İyiyim canımın içi, sorun yok." dedim iyi olduğumu belli eden bir ses tonuyla. Erkekler saftı, biz kızlarda olduğu gibi milyonlarca şey düşünmüyorlardı bir anda. Biz ayrıntılara takılırken onlar için kuş bakışı bakmak yeterli oluyordu.
"Sıkıştığımı hissettim de ondan hızla aşağı indim!" dedim. Barış'ın hâlâ kapının önünde beklediğini hissederken vereceği cevabı bekliyordum.
"Anladım canım, ben seni yukarı da bekliyorum o zaman." Kahvaltı için beklediğini anlamıştım, "Barış ben doydum, yatağımızı toplayabilir misin?" diye sordum oldukça masum ve tatlı bir ses tonuyla.
"Ama hiçbir şey yemedin," diyerek cümlesine devam ediyordu kii lafını böldüm, "Akşam öylesine çok şey yemişim kii hâlâ acıktığımı hissetmiyorum!" Oysa bu da bir yalandı, akşam da birkaç şeyin haricinde çokta bir şey yiyememiştim.
"Tamam, öyleyse ben yukarı çıkıp yatağımızı toplayayım. Devamında da ne yapacağımızı kararlaştırırız." Olumlu bir mırıldanma çıkarttı, uzaklaşan ayak sesleri Barış'ın yukarı çıktığını gösteriyordu. Barış'ın gidişiyle çeşmeyi açtım ve olan görüntünün gitmesini sağladım. Ancak istifra etmiş olmamın izi hâlâ vardı; o da bu iğrenç kokudaydı. Lavabonun altındaki dolaptan üzerinde 'bahar serinliği etkisi' yazan oda kokusunu aldım ve başta lavabo olmak üzere banyonun tümüne sıktım. Ama bu pis koku öylesine üstüme sinmişti ki duşa girmekten başka şansımın olmadığını anladım.
Tuvaletin kilidini ve de devamında kapısını açtım, her ihtimale karşı önce Barış'a haber verecektim.
"Barış ben duşa giriyorum." Çok geçmeden kocamdan cevap gelmişti, "Tamam canımın içi. Kapını kilitleme ve dikkat et" Sondaki cümlesini ben her duşa girmeden önce söylüyordu, bunun nedeni ise düşebilecek olma ihtimalimin verdiği korkuydu.
Dediği gibi yaptım ve kapıyı kapattıktan sonra kilitlemeden kendimi sıcak suyun kollarına attım. On beş dakikalık bir duşun ardından bornozumu üzerime geçirdim ve nihayetinde banyodan çıkabildim. Barış salonu süpürüyordu, başına takmış olduğu bandana ile çok komik duruyordu ve evet, hanımcılık kazanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Beden Bir Ruh (Tamamlandı)
Literatura KobiecaBazen bir bedene aşık olduğunuzu sanarsınız. Gözlerinin mavisi veya saçlarının siyah renkte oluşu hoşunuza gider. Bu gerçekten böyle midir? Çok yakışıklı veya güzel diye mi birisinin yanında olmak istersiniz; yoksa onun yanındayken mutlu ve huzurlu...