Bugün büyük gündü. Herkes her şeyden habersiz uyurken ben sabahın köründe kalkmıştım; saat dörttü. Hastaneden çıkalı birkaç gün olmuştu ve ben durmadan Barış'tan nasıl uzak kalabileceğimi düşünüyordum; aynı evde yaşadığım birisinden en fazla ne kadar uzak kalabilirdim ki?
Her şeyin planını yapmıştım; herkesten uzaklaşacak ve bir süreliğine halamın yanına, Antalya’ya gidecektim. Artık sevdiğim insanlara zarar gelmesini istemiyordum, belki de peşimdeki kişi böylelikle rahat bırakırdı onları!
Bavulum hazırdı, otobüs biletini günler öncesinden almıştım. Kendi evimde Barış'ın da bir odası vardı artık, odasına gittim. Bir bebek gibi uyuyordu yatağında, o kadar masumdu ki... Parmak uçlarımda yürüyerek yanına gittim. Onu uyandırmamak adına oldukça yavaş hareket ediyordum. Saçını okşadım, alnından öptüm. Gözlerim dolmaya başlamıştı ve bunun farkındaydım ama engel olamıyordum. Son bir kez daha baktım yüzüne ve kapıyı kapatıp çıktım.
Geceden hazırladığım notu yemek masasının üzerine bıraktım... Üzgünüm Barış. Seni bırakıp gitmek benim için inan çok zor; ama tüm çabam senin zarar görmemen için... Gözlerimi son bir kez daha salonda gezdirdim ve kapıyı oldukça yavaş bir şekilde kapatıp evden ayrıldım.
Gecenin ortasında öylece yürüyordum. Gözlerim yaşlarla doluydu; biliyorum bu onun iyiliği içindi ama ayrılmak çok zordu. Kulaklığımı taktım ve rastgele bir şarkı açtım; sözlerin ne olduğunu bilmiyorum, sadece kafamın dağılmasını istemiştim. Kış ayında olduğumuzdan dolayı olsa gerek gün bir türlü doğmayı başaramamıştı.
Geçen dakikalar boyunca otogara gelen insan sayısı artıyordu, tabi tanınma korkum da. Başıma bere ve gözlerime de güneş gözlüklerimi taktım; rezil bir durumdaydım ancak yakalanmamak için bu ihtimali göze almak zorundaydım.
Sırf dikkat çekmemek için kalan bir buçuk saat boyunca kitap okudum; hiçbir şey anlamamıştım. Hele şükür ki binmem gereken otobüs gelmişti; kalkmasına daha yarım saat olsa da dışarıda bekleyen şoförün yanına gittim.
"Merhaba," adam başıyla selam verip konuşmamı bekledi, "Biliyorum otobüsün kalkmasına daha yarım saat var ama binebilir miyim? Dışarıda beklemek istemiyorum." O kadar çok korkuyordum ki izin vermeme ihtimalinden...
"Biletini göreyim küçük hanım." Hızla elimi çantama attım ve çantanın ön tarafına koyduğum bileti çıkarttım, "Buyurun." Adam bileti alıp inceledikten sonra bana geri verdi,
"Geç bakalım." Bavulumu adamın yanında bırakıp içeriye geçtim. Otobüs ile yolculuk yapmanın çok ayrı bir tadı vardı bende; ama bu kaçak bir yolculuk olunca tadı dilimin ucunda kalıyordu...
Son beş dakika kalmıştı otobüsün hareket etmesine; koltuklar dolmuştu. Kalan dakikalar sanki saniyelermiş gibi çabucak bitmişti; aralık perdeden son bir kez daha baktım büyüdüğüm şehire, Ankara'ya... Otobüs kalkmıştı ve altı saatlik yolculuk başlamıştı.
Kafamın dağılması için az önce okuduğum kitapta kaldığım yerden devam ettim; her ne kadar konuyu bütünüyle anlayamasamda en son kaldığım yer dikkatimi çekmişti. Okumaya devam ettim.
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.
Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. İçinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Beden Bir Ruh (Tamamlandı)
ChickLitBazen bir bedene aşık olduğunuzu sanarsınız. Gözlerinin mavisi veya saçlarının siyah renkte oluşu hoşunuza gider. Bu gerçekten böyle midir? Çok yakışıklı veya güzel diye mi birisinin yanında olmak istersiniz; yoksa onun yanındayken mutlu ve huzurlu...