Selaam, ben geldim
Bundan sonra bölümleri her pazar günü atmaya çalışçam, umarım bu sizin için daha iyi olur.
Seviyorum sizi, iyi okumalar ❤️❤️Ajanda şeklinde olan günlüğü okumaya başlamamın ardından iki gün geçti. Yazıları okurken hem o yanımdaymış gibi huzurlu, hem de o yanımda olmadığı için huzursuz hissediyordum. Sizin hiç sevdiğiniz insanı yanınızda hissedemediğiniz için içinizde oluşan bir huzursuzluk oldu mu? Beni anlayanlar bilir bu duygunun nasıl olduğunu, kapkaranlık bir boşluğun içinde tek başına kalmışsın gibi...
Üzerimdeki yorganı çekip doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım. Devamında da yan tarafımda bulunan komodinin üzerinden bugünkü sayfamı okuyabilmek için ajandamı aldım. Evet, saat sabahın on biriydi ve ben şimdi okuyacaktım bugünkü istihkakımı.
"Sevgilim... Sen bilmiyorsun belki ama bugün biz tanışalı tam bir yıl oldu. Dün hastalandım, o yüzden şuanda yanında yokum ve bu haftanın sonuna kadarda ne yazık ki bu böyle. Tam dört gün oldu görüşmeyeli; doksan altı saat, bin dört yüz kırk dakika ve seksen altı bin dört yüz saniyedir göremiyorum seni. Çok özledim ve elimden gelen hiçbir şey yok, çaresiz kalmak çok kötü bir şey. Sadece bu satırları seni düşünerek yazmaktan başka bir şey gelmiyor be elimden sevgilim..."
Sol yanağımdan tek damla gözyaşı akarken defteri kapatıp aldığım yere koydum ve hızlanan gözyaşlarımı durdurabilmek için yüzümü kolumla kapattım.
Sizin hiç, hiç var olmamak istediğiniz oldu mu? Kimsenin sizi tanımamasını istediğiniz, bu dünyayı hiç görmemek istediğiniz? Oldu mu hiç öyle bir anınız? Ben tam şuanda böyle hissediyordum, nefes almak bile haram geliyor, ruhum katlanamıyordu artık bu hisleri yaşamaya. Belki siz beni dinlerken çok kolay geliyor anlattıklarım, belki de içinizden 'Onca zaman geçti ve sen hala düzelemedin.' diyorsunuz. Ama inanın bu öyle değil, hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil.
Bir süre öylece yatağımda oturdum, dakikalarca akan gözyaşlarım artık gözlerimi ve yanaklarımı yakmaya başlamıştı. Karanlığı görebilmek için kapattığım ellerim biraz da olsa kendime gelmeme yardımcı olurken çalan kapı sesi ile kendimi çok daha çabuk toparladım ve boğazımı temizledikten sonra "Girebilirsiniz," dedim. İçeri bir altmış boylarında, omuzlarına kadar uzun kumral saçlı ve açık kahve gözlü bir hemşire girdi. Tamam normal şartlarda hemşireye değil de onun buraya gelme sebebine bakmalıydım ama şartlar normal değildi işte.
"Psikiyatriniz bu ilacı içmenizi istedi." Gözlerimi verilen ilaca devirdim ve devamında da hemşireye baktım, bu saatte ne ilacıydı şimdi.
"Neden?" diye sordum anlam veremediğim bu ilacı içme nedenimi öğrenebilmek için.
"Psikiyatriniz dün geceyi biraz zor geçirdiğinizi söyledi... Gece boyunca kabuslar görmüşsünüz, bu ilacın sizi rahatlatacağını söyledi."
Karşımda duran bu hemşire ile daha fazla çatışmamak için ilacı elinden alıp ağzıma attım ve ardından da su dolu bardaktan bir yudum içtim, karşımda duran kadında elimde tuttuğum bardağı aldıktan sonra hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Yalnız kalmam tekrardan kafamda onlarca düşünce oluşmasına neden olmuştu.
Gece boyu gördüğüm kabusları düşündüm uzunca bir süre, hemşire söyleyene kadar neredeyse aklımdan çıkmıştı. Gece boyunca defalarca kez terlemiş ve onlarca kez sıçrayarak uyanmıştım. Her rüyamın içinde Enes vardı ve çok gerçekçiydi. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünebilirsiniz ama herkesin hissedemediği birini hissetmek gerçekten de çok zor. Ve ben hala ölmüş olduğunu bildiğim ama varlığını hissettiğim birisine aşığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Beden Bir Ruh (Tamamlandı)
ChickLitBazen bir bedene aşık olduğunuzu sanarsınız. Gözlerinin mavisi veya saçlarının siyah renkte oluşu hoşunuza gider. Bu gerçekten böyle midir? Çok yakışıklı veya güzel diye mi birisinin yanında olmak istersiniz; yoksa onun yanındayken mutlu ve huzurlu...