27. Bölüm

29 19 20
                                    

Her şeyin bittiğini düşünmemin ardından yalnızca üç saniye geçmişti ki ben bir kez daha ayağa kalkmıştım, üç saniye dediğime bakmayın; bana üç asır gibi gelmişti.Doktorlar ve hemşireler hâlâ odadan çıkmamıştı, ki bu umrumda da değildi. Şuanda Barış'ın haricinde umrumda olan hiçbir şey yoktu. 

Ayağa öylesine hızlı kalktım ki Aysel abla bile kolumdan tutamamıştı, arkamdan adımı bağırmış ancak cevap alamamıştı. Hızla odaya daldım ve hemşireleri kenara iterek Barış'ın yanına çöktüm. Hiç kimse hiçbir şey yapamıyordu ve ben bu haldeyken yapamazdı da zaten. 

Barış'ın elini sımsıkı tuttum, ondan güç alarak ayağa kalktım ve yatağının kenarına, onun yanına, oturdum. Devamında da oradaki herkese rağmen Barış ile konuşmaya başladım; beni duymasını ve uyanmasını deli gibi istiyor, bu yüzden de konuşurken oldukça sakin olmaya çalışıyordum.

"Barış lütfen aç gözlerini! Lütfen bir tanem, yalvarıyorum sana! Daha önce sana bunu hiç söylemedim ama, sana çok aşığım Barış. Senin de bana söylemiş olduğun gibi ben de seni çok seviyorum. Seni her şeyden çok seviyorum Barış!" Kurduğum her cümlede sesim daha çok titremiş, gözlerim daha çok dolmuştu. Elini tuttum, sımsıkı tuttum. Hani pamuk prenses ile yedi cüceler masalında prens prensesi öperek uyandırmıştı ya prenses prensi öpse... Bu kez de prens uyanır mıydı? 

"Barış," diye fısıldadım kulağına, her bir saniye daha da yaklaşıyordum yüzüne. Tüm gözler benim üzerimdeyken bu bir an olsun umrumda olmadı. Sağ elim hâlâ elinin üzerindeyken sol elimi de dikkatlice kalbinin üzerine koydum ve kalbinin tekrardan atabilmesi için yalvardım. 

Yavaşça dudaklarına eğildim ve büyük bir özlem ve arzu ile onu öptüm. İlk defa birisini öpmüştüm, bu saniyeler sürmüş ve ben ağlamıştım. Öpücüğüm bittikten sonra biraz daha bekledim öylece; gözlerim kapalıyken hissettiğim sıcak nefes dudaklarım dudaklarındayken gözlerimi açmama neden olmuştu. Hızla ondan ayrıldım ve ayağa kalktım, o an fark edebilmiştim onun gözlerinin kapalı olduğunu. Tabii birde herkesin beni şaşkınlıkla izlediğini... 

Makinedeki çizgilerin hareketleri çok yavaşken birden bire eski hâlini almaya başlamış ve bu beni daha çok umutlandırmıştı. "Yaşıyor!" dedim bağırarak; bu sefer mutluluktan ağlıyordum. 

"Evet, bakalım şimdi sen dışarı çık." dedi doktorlardan birisi, nedenini sorguladım. 

"Onu kontrol edebilmemiz çok önemli..." Adamın sözünü kestim, devamını biliyordum. Klasik doktor konuşması... Daha fazla vakit kaybetmek istemiyordum; istediğim tek şey onun iyi olması ve bir daha hiç ayrılmamak üzere birlikte olabilmemizdi. Fazladan geçireceğimiz bir saniye bile kıymetliydi artık, bunun için çıktım odadan. İnsan kaybedince anlar sevdiğinin değerini derler; oysa bana bunun korkusu bile yetmişti... 

Odadan çıkmamın beraberinde beni kapının önünde bekleyen Aysel ablanın kollarına attım kendimi. Öylesine çok korkmuş ve yorulmuştum ki... Hıçkırıklarımın yankılanmasına aldırış etmeden dakikalarca ağladım 'abla' dediğim o kadının omzunda. 

"Anne, ablam niye ağlıyor?" diye sordu Ada. Okyanusu andıran yeşil gözleri ağlamaktan ve biraz da olsa uykusuzluktan olsa gerek ki kızarmıştı. Aysel ablanın kollarından ayrılıp yere çöktüm ve gözlerimin yaşlarla dolu olmasına aldırmadan gülümseyerek "Barış yaşıyor!" dedim. Öylesine heyecanlıydım ki! Ada şaşkınlıkla baktı yüzüme, "Neden sevindin ki bu kadar?" dedi merakla. O anki heyecanımla uzunca bir konuşma yaptım. 

"Bak ablacığım," dedim ve yere oturup duvara yaslandım, daha sonra da Adayı kucağına aldım ve konuşmama devam ettim, "İyi insanlar öldüğünde herkesin içinde en azından küçük bir hüzün oluşur." Meraklı cimcimem kendisini tutamayıp "Peki ya kötü insanlar ölürse?" diye sormadan edememişti. Aklıma gelen onca katil, onca taciz eden, onca hayvanları katleden ve daha nicesi gelmişken Ada'ya bunun yanıtını nasıl verecek olmam beni birkaç saniye düşündürtmüştü. 

İki Beden Bir Ruh (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin