O öyle konuşurken inanmamak mümkün değildi, inanmış olarak buldum kendimi ansızın, ondan ve benden başka kimse yokmuşcasına sözlerine güvendim. Gökkuşağının güzelliğine kandım, sarıldım, ta ki saatler önce kollarıma ve bedenime o adamın sıcaklığının karıştığını hatırlayıncaya dek! Ansızın uzaklaştım ondan, neye uğradığını şaşırmış halde kolları havada öylece kaldığında ellerim sürekli saçlarımı düzeltmek istercesine kulağımın ardına itiyordu . Aklımı kaybedecek gibiydim, bu hataya nasıl düştüğümü sorguluyor kendime kızıyordum. Üzerimde Seyit'in almış olduğu kıyafetler ve onun teninin kokusu varken nasıl ona sarılabilmiştim?!
" Sahra iyi misin? " Elini uzattı, kolumdan tutup yüzümü yüzüne çevirdiğinde gözlerim odağını kaybetmiş odanın içinde dönüyordu. Onun endişeli sesiyle ve bir cevap bekleyen bakışlarıyla meşgul olamayacak kadar doluydu zihnim, bir an önce üzerimdekilerden ve sinen kokudan kurtulmaktan başka bir şey düşünemiyordum.
" Duş alacağım! " dedim bir çırpıda, asla ona bakmıyor ısrarla gözlerimi kaçırıyordum, kafayı kırmış gibi davrandığımı hissedebiliyordum. Başını salladığını görebildim yalnızca, eli kolumdan uzaklaştığında bu tavrımdan etkilendiği sertçe yutkunmasından duyuluyordu, halimin sebebini anlamıştı.
Apar topar attım kendimi banyoya, üzerimdeki kıyafetlerden yaka silke silke sıyrıldığımda her bir parçanın eksilişinde ölü toprağını üzerimden atar gibiydim, yeni yeni canlandığımın farkına varabiliyordum. Kaynar suyun altında durdum uzun uzun, arındırdım kendimi onun kokusundan, tenim kızarıncaya dek çitiledim her bir yanımı, içimde tek bir şüphe kalmayıncaya dek uzun uzadıya yıkandım!
Binlerce ağırlığı üzerimden atarken binlerce ağırlığı yeniden yüklendim duştan çıktığım an, ayaklarım kapının girişinde duraksadı. Kapıyı açar açmaz başını çeviren Kenan'ın ne kadardır kapının önünde öylece oturmuş olduğunu düşündüm, ben içeride saati aşan zaman diliminde üstüme sinen bütün pisliği arındırırken o duvara yasladığı sırtıyla biçare bedeni küçüldükçe küçülmüşte ne kadardır burada beni beklemişti?
Ayaklandı hızlıca, üstünü başını düzeltip zoraki bir gülümsemeyle içeriye geçmem için elini uzattığında gözlerinin ıslaklığıyla boğuştuğu apaçıktı, korkarım ki en başından beri burada soğuk zemin üzerinde oturmuş ve çıkıncaya dek beni beklemişti. Uzattığı elini tuttum, içinde tuttuğu korkuyu görebiliyordum, yanımdan hiç ayrılmak istemeyen bir heves vardı yüzünde ve o yüzünün ardında ağır prangalara sarılmış bir suçlanma hissi kendini saklamaya çalışıyordu.
Giyinme odasına kadar eşlik etti, giyinmeme yardım etti. Büyük bir sessizlik vardı ikimizde de, aramızda ne olduğunu anlayamadığımız garip bir mesafe vardı. Oysa konuşmak için çırpınıyordu dudakları, bana nazaran o bir şeylerden konuşup bu garip ortamı dağıtmak istercesine çabalamaktaydı lakin emin değil gibiydi, kararsızlık içinde kem küm ettiğini görebiliyordum. Üzerime geçirdiğim pijama üstünün son düğmesinide iliklediğinde daha fazla onu izlemeyi sürdürmemek adına ayaklarımı sürüdüm, odaya geçip aynanın karşısına geçtiğimde ayakları beni takip etmiş ve hemen ardımda durmuştu.
" Saçlarını benim taramamı ister misin? " diye sorduğunda gözleri aynadaki yansımamdaydı, göz göze geldik o sıra, gözlerinde gördüğüm özlemin aramıza örülmüş ağlara büyük darbe yapacağını hissettirdi. Kabul ettim yalnızca bir baş hareketiyle ve eline aldığı tarağı saçlarımda büyük bir naiflik içerisinde tek bir saç telimin dahi kopmasından korkarcasına dikkatle taradı. İşi bitip tarağı masanın üzerine bıraktığında elini çekmesine izin vermeden elini tutmuş ve başımı koluna yaslamıştım, dakikalardır sessizce onu izliyor olmaya dayanamadım. Gözlerimin içine her an üzerime titreyerek bakan adamın bu ne yapacağını bilemeyen tavırları içim dışıma çıkıncaya dek ağlama hissi uyandırıyordu. Bir gözyaşı aktı önce, usulca pınarlarımdan düşüp çok geçmeden onun koluna değdiğinde kolu put kesildi, dişlerini sıktığını ve gerildiğini hissetmiştim. Eli saçlarıma kondu, bir çocuğun başını sıvazlar gibi sıvazladı başımı, o öyle yumuşak bakışlarıyla bana baktıkça burnumun direği sızladı, bir çocuk çığlığında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus ile Berceste
Romance" Sen bercestesin, ben meyus; aşırı zıtlıklarımızın nihayetinde eş olmaya çalışan iki ayrı bedenden ibaretiz sadece, daha fazlası değil! " Sahra ile Kenan'ın zoraki, umutsuz, tutku dolu ve bir o kadar da naif evliliğinin hikayesi! Kapak tasarımı:...