30. Bölüm: Hüzün Kabilesi ile Kelebekler Diyarı

271 17 6
                                    

Karşımda eli silahlı, intiharın eşiğinde bir adam vardı. İntiharının sebebini ilan edişinden bu yana sadece saniyeler geçmişti lakin saatlerdir olduğum yerde boncuk boncuk terliyor gibi hissediyordum, öylesine bir huzursuzluk konmuştu ki yüreğimin orta yerine bu sıkıntıyla canım daralıyordu. Ellerim amansızca havalanmış ona durması için çoktan yalvarmıştı, nitekim bakışları ellerimdeydi, dikkati benim üzerimdeydi. Dudaklarından dökülen o kararlı sözler delilikti, fakat o henüz tam olarak delirmiş değildi, hala daha aklı selimdi, benden bir dur beklediği gözlerinden okunuyordu. Onu durdurmam için yalvarırcasına bakıyordu bakmasına ama ben onu durdurmak için yeterli değildim, kuru bir yapma demekle durmayacağı aşikardı, onun isteği çok başkaydı.

Metalik ses duyuldu, silahın emniyetini açmış ve başına iyice yaslamıştı. Namlunun ucu saçlarının arasına karışırken ellerim ağzıma kapaklandı, titrek parmaklarımla yüzümü kapatıyor gözlerimle onu görmeyi reddediyordum lakin tek bir kelime dahi edemiyordum. Kahrolası bir zaman dilimindeydim, karşımda nefret ettiğim adam duruyor olsa da onun benim yüzümden intihar etmesini isteyecek biri değildim ama bunu dile getirmek için dudaklarımı aralayamıyordum. Birbirine kenetlenmişti sanki dudaklarım, dilime prangalar vurulmuştu, zorluyor olsam dahi sesim çıkmıyordu, biri sesimi benden almış gibiydi.

" Beni gömmek için bu kadar hevesli olduğunu tahmin etmemiştim! " dedi acıklı bir ses tonuyla, kırılmıştı, hayal kırıklığı ise cabasıydı. Gözlerinden durmaksızın yaşlar dökülürken hıçkıra hıçkıra söylenmişti, sanki bana gönül koymuştu öyle bir tonlamaydı sesi, yazıklıyordu içinden beni, esefle bakıyor onaylamadığı yetmezmiş gibi bir umut çırpınarak bir şeyler söylemem için diretiyordu.

" Seni gömmek istemiyorum! " dedim zoraki, insan bu durumlarda ne diyeceğini bilemiyormuş onu anlamıştım şuanda, böyle bir duruma düşmeyi de bu durumun hislerini anlamayı da hiç istemezdim, lakin bu da deneyim olarak hayatıma çeltik atıyordu. Silahı tutan eli titredi sözlerim üzerine, cesareti kırılmış ve kararından uzaklaşmıştı o an, beklediği sözleri sıralayacağım için hevesle dolmuştu.

" Bir bok çukurunu gömmek senin gibi nadide çiçeklere yaraşmaz değil mi Sahra, haklısın?! " Burnunu çekti, gözyaşlarını kurulayıp birden ciddileştiğinde saniyeler önceki vazgeçmişliği yok olmuş silaha yeniden sıkıca sarılmıştı. Aklı dakikalar önce söylediğim sözleri hatırladıkça onu tekrar kandırıyor ve intihara itiyordu, o ise direnmek için beni suçlamaya hatta haksızca sorgulamaya devam ediyordu.

" Seyit yeter artık, bırak elindeki silahı sağlıklı düşünmüyorsun! " Beklediği cevabı vermedim ona, cevabımı beğenmeyeceği ve tetiklenerek anlık harekette bulunacağı apaçıkken böyle bir aptallık yapmam mümkün değildi. Sakinliğimi korumak için üstün çabalar harcıyor, sık sık nefes alıyor ve onu da sakinleşmenin etkisi altına almak için empoze ediyordum fakat hiç sakinleşme yanlısı değildi.

" Sağlıklı mı? " diye sordu gülerken, kısa ve ürperten bir deli gülüşüydü bu, gözlerinde gülerken koca bir boşluk belirmişti. " Ölmek üzere olan adama sağlıktan mı bahsediyorsun? " Alay eder gibi sorduğunda beni tiye aldığını sanıyordu fakat büyük yanıldığının farkında değildi.

" Ne söylememi bekliyorsun?! " Anlık bir gafletle çıkıştığımda başını geriye doğru çekip gerilemişti, bu tepkimi beklemediği aşikardı. Sakinleşmek için derince soludum, iş arbedeye dönmeden bu olayı sonlandırmalıydım, anlık tepki ve çıkışları kontrol altında tutmam gerekiyordu.

" Bu yaptığının yanlış olduğunu sen de biliyorsun Seyit, elindekini bırak düşününce sen de böyle bir şey için ölmenin değersiz olacağına kanaat getireceksin! " Saçlarımı kulaklarımın ardına itmiş sakince ona doğru temkinli adımlarla ilerlemiştim, elim silahı tutan kolunu tutmak için havalandığında ne yapacağımı anlayarak bir adım geriye gidip elini önüme set olarak kaldırmıştı.

Meyus ile BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin