24. Bölüm: Yıldız ve Sezen Gibi

451 26 2
                                    

Yulara sarılmış kambur bir sırt, perdesi yırtılmış dil tüm ihaneti ayan beyan ortaya döküyorken derin bir sessizlikle kaplandı mutfak, ocakta kaynayan çay demliğinin fokurdama sesinden başka bir ses yoktu, nefesini bile sessiz alıyordu. Eğdiğim başımı kaldırmak gibi bir gaflete bürünemedim ama daha fazla onunla aynı havayı soluyacak kadar güçlü de kalamadım, masadan destek alarak ayaklandığımda sandalye zeminde gürültüyle geriledi, kaçıp gitmek için çıldıran aklıma rağmen sekteye uğradı adımlarım, ağır ve aksayan adımlarla birkaç adım anca ileriye gidebildim.

" Bu söylediklerin ne demek oluyor, anlamıyorum Sahra? " Canhıraş bir yalvarışla seslendi ardımdan, adımları zemine vurdukça kulaklarımı doldururken tökezleyen ayaklarım mıh gibi çakılmıştı, olduğum yerde kalakalmıştım. Kolumdan tuttu, diğer eliyle yüzümü yerden kaldırıp yüzüne çevirmişti.

" Her şey duyduğun gibi! " Aranırcasına ısrarla gözlerime bakmaya zorlarken mümkünatı olmayan bir yarış halinde titreyen kirpiklerimi ondan başka her yere değdiriyordum. Kaçak bir cevaptı verdiğim, kaşları süzülmüş ve yüzü tüm kırışıkları ortaya serebilen çöküntüyle düşmüşken kelimeler korkunun arkasında saklanıyordu.

" Ne anlattı sana Emirhan, ne konuştunuz da bana olan güvenini senden söküp alabildi Sahra? " Çevirmeye çalıştığım yüzümü ısrarla yüzüne yakın tuttu, gözleri gözlerimde bir cevap ararken yüzüne çoktan keder ve mahurluk çökmüştü, sesinden dalgınlıktan hallice dargınlık yükseliyordu.

" Keşke sadece güvenimi söküp alsaydı! " Pişmanlıkla can çekiştim, başım dövülüyordu, içim içimi kemiriyor defalarca kez yenilenip yeniden yiyip bitiriyordu. Başımı duvarlara vurasım, dövünüp yırtınasım, avaz avaz bağırasım varken çığlık çığlığa susuyor utancımı pişkin bir baş eğmesiyle yatıştırıyordum.

" Babasının masum olduğunu, senin onu acımasızca katlederken hastalıklı zihninle tüm köye yalan bir hikaye anlattığını, tüm köyü kandırmaya çalıştığını anlattı! " Daha fazla susamadım onun çığlıklarına, inkar edemediğim aptallığımın kulaklıklarıma çınlamasına bir son vererek ona duymak istediğini söyledim.

" İnandın, öyle mi? " diye sordu, başımı sallamak için bile çekinirken eli çenemden düştü, boşlukta sallanan kolunu ıslanan kirpiklerimin ardından izlerken bir adım geriye gitti. " Beni tanıdığını sandığım her an yeniden bu sanmalarım tarafından vuruluyorum! Bu kez tamam diyorum ama sen ısrarla bana tamam olmadığımızı gösteriyorsun! "

" Özür dilerim, " diyebildim, başka diyecek bir sözüm yoktu, yüzüm kalmamıştı. Göğüs kafesimi elleri arasına verdiğim adamın ellerimin arasında nasıl can çekiştiğine şahit olmuşken kulaklarım, ayazda kalmış bir yaprak gibi titriyordum, tutunduğum ağacın cılız dalından düşmek üzereydim.

" Beni hiç tanımayacak, nasıl biri olduğumu bilmeyeceksin anladım! " Bir kez daha kırgınlıkla dile getirdi duygularını, benim hakkımdaki hayal kırıklığı kelimelere dökülürken bile parçalanıyordu, o parçalanması göğüs kafesimi kaplıyor ve acımasızca katlediyordu.

" Aklım karıştı, beni yanılttı, inan bana sana değil kendime yabancıydım! " Gözyaşları içerisinde yalvarırcasına ellerine tutundum, ıslanmış gözlerinin ağırlığıyla başımı eğmekten başka kaçış yolum yok gibiyken beni affetmesi için yakarıyordum.

" Kaybımız için seni suçlamıyorum, kaderin önünde kimse duramaz biliyorum! " diye söze başladığında ses tonu toklaşmıştı, elini ellerimden kurtarıp uzaklaştığında bu hareketiyle gözlerimi gözlerine çevirebildim, bu kez gözlerini kaçıran o oldu ve sözlerini tamamladı. " Lakin bana güvenmediğin her an boğazıma dizilen yumruların ve çöken ağırlığın tüm suçlusu sensin Sahra, başkası değil! "

Meyus ile BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin