Köyün en ücra, unutulmuş, kimsenin işi düşmediği takdirde uğramadığı köşesindeki evimizin bacası nihayet görüldüğünde ağlamaktan ve koşmaktan nefes nefese kalmış, bitap düşmüştüm. Derince soluyor, tıkanan burnumu ısrarla çekiştirirken elimin tersiyle yüzümdeki yaşları siliyordum. Ellerimi dizlerime yaslayıp bir ağaca yaslanıp soluklandığımda ciğerlerim oksijene aç kalmış gibiydi. Durdurmak istedim bitmek bilmeyen düşüncelerimdeki kavgayı, fakat mümkün değildi. Kafamın içinde on binlerce kelime birbirine takılıp, başımda şiddetli ağrılar yaratacak güçte canımı acıtabilen hakikatli sözlere dönüşürken aklım firar etti edecek gibiydi.
Yüzümü sıvazladım, ne yapacağımı veya kime ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Köylülerin önünde evlilik tarihimiz daha az önce açıklanmışken nasıl bu evlilikten kurtulabileceğimi düşünüyordum. Bir yolu yoktu, ne kadar düşünürsem düşüneyim kafamı ne kadar patlatırsam patlatayım bu işin içinden çıkamayacak kadar bu işe batmış görünüyordum. Ekstrem düşüncelerim dahil edilmediği ve bir cesaretle bu köyü terk etmediğim sürece bir kaçış yolum yoktu.
" Bu saatte seni burada görmek ne güzel tesadüf Sahra! "
Ansızın duyduğum sesle yaslandığım ağaçtan sıçrayarak uzaklaştığımda sesin geldiği yöne bakışlarımı çevirip geri geri gittim, koruma güdüsüyle kendime çeki düzen verdiğimde gözlerim karanlıktaki silüetleri seçemiyordu.
" Nişanlın seni nasıl yalnız bıraktı? " diye sordu bu kez aynı ses, sarhoş olduğu sesinin kaymasından ve bedeninin olduğu yerde beşik gibi sallanmasından her türlü belli oluyordu. Yutkundum, sesi tanıdık gelmeye başlamıştı.
" Seyit sen misin? " dedim büyük bir panik içerisinde, etrafımı kontrol edip birilerini görmek için yalvarırken karşımdaki üç kişinin bana yaklaştığını görmek daha da panikletiyordu.
" Adımı unutursun sanmıştım! Kenan ile evleneceğini duydum, doğru mu Sahra? " diye sordu bu kez, onun Seyit olduğundan nihayet emin olduğumda endişelerim biraz da olsa azalmıştı.
" Kimseyle evlenmiyorum! " dedim hızlıca, gecenin bu saati başıma gelen bu durumdan kurtulmak için an kollarken yavaş yavaş geriye doğru gidiyordum lakin onlarda bana doğru gelmeye devam ediyorlardı. Bu gece benim kaderim sırf takip edilmek, köşeye sıkıştırılmak üzere mi yazılmıştı, anlamamıştım ki?!
" El ele çıktınız meydana, gördüklerim ve duyduklarım ne anlama geliyor Sahra?! " Birden bire bağırmaya başladığında ne olduğunu anlayamadan üzerime doğru gelmeye başlamıştı. Yanındakiler umarsızca bizi dinlerken onu durdurmak için hiçbir hamlede bulunmamıştı.
" Sarhoşsun Seyit, evine git lütfen? " derken ellerim eteklerime yapışmış gelecek herhangi bir atılıma karşı koşma hazırlığına bürünmüştüm. Yüz yüze gelene kadar yaklaştığında sertçe yutkundum, bedenim korkudan kaskatı kesildiğinde ters bir şey söylememek için kendimi zor tutuyor ve ona buradan gitmesi için yalvaran gözlerle bakıyordum.
" Baban seni bana vermediğinde anlamalıydım başka birine söz verdiğini, Kenan itine yar etmem seni Sahra! " Tükürükler saça saça bağırdığında yüzümü buruşturdum, bir elim istemsiz tükürükleri silmek için yüzüme gittiğinde diğer elimi dudaklarımın üzerine bastırdım, nefesi ağır alkol ve sigara kokarken fazlasıyla mide bulandırıyordu. Söylediklerini duymazdan gelmeyi düşünürken ayağımın dibine atılan taşla bir adım geriye sekteledim, ardından Seyit'in kafasına bir taş geldiğini fark ettim.
" İt dediğin Kenan seni itlere yem etmeden önce bas git buradan Seyit! " Onun sesi sessizliği doldurduğunda Seyit'in başı sese doğru çevrildi, boşluktan istifade ondan uzaklaştığımda görüş alanıma elleri ceplerinde aheste aheste tepeyi çıkan Kenan girmişti. Bakışları bizim üzerimizde kasılmış yüz ifadesiyle bize yaklaşırken korkularım yüzeye vuruyordu, onun katil olduğunu biliyor olmak onu gördüğüm an avaz avaz bağırma isteği doğuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus ile Berceste
Romance" Sen bercestesin, ben meyus; aşırı zıtlıklarımızın nihayetinde eş olmaya çalışan iki ayrı bedenden ibaretiz sadece, daha fazlası değil! " Sahra ile Kenan'ın zoraki, umutsuz, tutku dolu ve bir o kadar da naif evliliğinin hikayesi! Kapak tasarımı:...