" Gözümüz aydın olsun amca! Sonunda çıkabildi içerden Kenan! " Hasan Efendi'ye dönerek konuştuğunda Kenan'ın hareketsiz kalmaya devam etmesi beni içten içe korkutuyordu. Bakışları karşısındaki iki adamı da yerle bir etmek ister gibiyken yerinde nasıl durabiliyordu aklım almıyordu.
" Senin bu köyde, benim evimde ne işin var?! " İlk ses duyuldu, kıyameti yeryüzüne indirdi ağır ağır, sesiyle kulakları sağır ettiğinde adımları yeri ortadan ikiye ayıracak şiddetteydi. O Emirhan'a doğru ilerlerken adımlarım onu takip etti, yüreğim ağzımda olanları izlerken kimsenin neden bir şey yapmadığını anlamıyordum.
" Özlemedin mi beni Kenan, gel önce bir sarılıp hasret giderelim? " Kollarını açtı aynı umarsızlık ve alaya alan yüz ifadesiyle, bakışlarındaki kin ve nefret sözlerine tezatlık düşürüyordu.
" Evimi terk et Emirhan! " Adını öyle bir şiddetle söyledi ki yeryüzündeki tüm Emirhan'lar onu duymuş olabilirdi, lakin karşımızdaki Emirhan hiç oralı olmamıştı. Ne korkmuş ne de onun sözünü dinleyerek gitmeye yeltenmişti, pişkince arkasına aldığı güce dayanarak Kenan'a bakıyordu.
" Kenan? " İçime kaçan sesimle olayın büyümesine izin vermek istemezce ona seslenip kolundan tuttuğumda bedeninin ne kadar gerildiğini şimdi daha iyi hissedebiliyordum, hareketsiz ve kaskatı kesilmişti. " Eve gir Sahra! " Başını bile çevirmeden söyledikleriyle öfkesinin şiddetinden bende nasibimi almış bulunmuştum, ağlayacak raddeye gelip kolunu bırakıp geri çekildiğimde Emirhan'ın sözleri beni nişan aldı.
" Demek meşhur Sahra sensin? " Bakışlarıyla baştan aşağı beni süzdüğünde sesindeki tınıya anlam verememiştim, ne düşündüğü anlaşılmıyordu. " Özenle seçilmiş, değerli ve güzel Sahra! " Tek tek sıraladığında dudaklarının arasından dökülenlerin hiçbir dilde kötü anlamı yokken onun sesinde kötüye boyanmıştı, alttan alta bir mesaj veriyor gibiydi.
" Onun adını ağzına almayacaksın! " Kenan'ın gürültülü söylemi ile olduğum yerde sıçradığımda anlık çıkışı ve onun üzerine yürümesiyle çığlık çığlığaydı bahçe, nihayet çalışanlar bahçeye doluştuğunda iş çoktan kızışmıştı. Emirhan'ı omuzlarından tutup silkeleyerek geriye doğru ittiğinde dengesini kaybetmiş fakat Hasan Efendi onu tutup önüne geçmişti.
" Yerini bil Kenan! " diye çıkıştı Hasan Efendi, izleyici olarak kalmaktan vazgeçmiş olmalıydı. Kenan önünde durulmasıyla daha da öfkelenmiş halde olduğu yerde adım sayarken Emirhan amcasının önünde durmasından cesaretlenerek yeniden sözleriyle bizi hedef aldı.
" Kenan'nın Bercestesi desem makbul müdür amcamın oğlu? " Kahkahaları sığdırdı sorusuna, omuzları sarsıla sarsıla gülerken Kenan ile umarsızca ayan beyan dalga geçiyordu.
Elleri iki yanında yumruk oldu, sırtının kasları anbean gerildiğinde havanın sıcaklığına soğuk rüzgarlar dem vuruyordu. Kaygıyla onu izliyordum, sakin kalabilmesi ve olay çıkmaması için elimden dua etmekten başka bir şey gelmiyordu.
" Elimden bir kaza çıkmadan al götür şunu amca! " Sabrının son damlalarıyla dişlerinin arasından tıslarcasına konuştuğunda tüylerim ürpermişti, bahçeyi inleten tehditinin altında yatan manayı anlamamak işten değildi.
" Babam gibi beni de mi vuracaksın yoksa Kenan?! " Hiddetle çıkıştı Emirhan, amcasını önünden çekip ittiğinde Kenan'ın karşısında duvar gibi durmuştu. Yüzündeki alaylı gülüş silinmişti, gözlerine ağır ağır kasvet oturdu ve kemikli yüz hattı belirdi. " On yedi yaşındaki Emirhan yok karşında Kenan, babamın kanını ellerine bulaştırabildiğin gibi benim kanımı da bulaştırabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun! " Sesi soğuktu, ondan ölümüne nefret ettiğini açık açık dile getirirken tehdit ettiğinde sözlerini sabırla dinleyen Kenan o sustuğu an yumruk yaptığı elini kaldırmış ve onun yüzüne indirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus ile Berceste
Romance" Sen bercestesin, ben meyus; aşırı zıtlıklarımızın nihayetinde eş olmaya çalışan iki ayrı bedenden ibaretiz sadece, daha fazlası değil! " Sahra ile Kenan'ın zoraki, umutsuz, tutku dolu ve bir o kadar da naif evliliğinin hikayesi! Kapak tasarımı:...