Mayıs 2012
Görüş günü!
Herkes giyinip kuşanmış, saçlarını özenle tarayıp keyifli bir ıslık tutturmuştu. Ellerindeki çayı heyecanla içerken saatin gelmesi için dakikaları sayıyorlardı. İçeriye kapandığım, ellerimi kana buladığım, annemin namusu için öz amcamı öldürdüğüm günün bugün ikinci yılıydı. İki koca yılı sırtımdaki izlerle, yüreğimdeki ağrıyla biçare geride bırakabildiğimde günleri saymaktan ilk aylarda vazgeçmiş olmak halimin ne kadar da duman olduğunun kanıtıydı.
Kapı gürültüyle açıldı, gardiyan elindeki listeyle içeriye girip teker teker isimleri okumaya başladı. Adını duyan herkes büyük bir mutlulukla ziyaretine gelen ailesi, sevdiği veya özlediğine bir an önce kavuşmak adına öne çıkıp zaman kaybetmek istemezce yerlerini aldığında hiç beklemediğim an gerçekleşti. İki yılın nihayetinde, tam da buraya düştüğüm günün şerefine bir insan evladının beni ziyarete gelmiş olduğunu adımın okunmasıyla öğrendim. Yattığım ranzadan şaşkınlık ve kafamdaki soru işaretleriyle doğrulduğumda koğuştaki herkesin başı ağır ağır bana dönmüş ve bu ilke şaşkınlıklarını belirtmeden geçememişlerdi.
" Kim gelmiş? " diye sordum ranzanın etrafından dolanıp gardiyanın karşısına dikilerek, kimseyi beklemediğim gibi nihai olarak gelecek kimsem de yoktu. Bir yanıt alamadım, ziyaretimize kimin geldiğini öğrenmek gibi bir lüksü tanımadılar.
Gitmek istemedim fakat adımlarım iki yılın ardından tanıdık bir çehre, aynı toprağın insanı, akraba, insan görebilecek olmanın heyecanıyla hızlı hızlı ilerledi. Ziyaretçi salonuna adımımı attığım an gözlerim istemsiz annemi aradı, öldüğünü bile bile onun buraya gelebilecek olma ihtimali aklıma düştü ve yüreğimi delip geçti. Boğazımda dizili kalan yumrular karşımda oturan amcamın oğlu Emirhan'ı gördüğüm an yerinde şahlandı.
" Neden geldin?! " Ailemi darmaduman eden, beni buraya düşüren, annemi intihara sürükleyen adamın oğluna karşı nefretim babasına haykıramadığım içindi. Onu öldürmek içimi soğutmamıştı, annemin ölümünün üzerine daha da hırslanmış onları köyün haritasından silmiştim. Şimdi karşıma çıkabilme cesaretine onun ailesinden birinin sahip olması kanıma dokunmuş, yerinde fokurdatmıştı.
" Otur amcamın oğlu, yılların acısını bağırarak çıkartmayalım, seninle sohbet etmeye geldim! " Eliyle karşısındaki sandalyeyi işaret ettiğinde ılımlı davranmaya çalışan sesine rağmen gözlerinde babası gibi kara bakışlar şeytani parıltılar vardı, yüzü gibi bakışları da babasına benziyordu.
" Ne sohbetinden bahsediyorsun?! " Sandalyeyi gürültüyle mermer zeminde çekip oturduğumda ellerim masanın üstünde ritim tutturdu, kaşlarım gözlerimi gölgelerken kıstığım gözlerimin ardından onu izliyor burnumu çekiyordum.
" Bugün babamın ölüm yıl dönümü, biliyorsun?! " diye sordu ağır ağır, sesindeki ima ve gözlerindeki haşin bakışlar yerimde zerre sektirmezken devam etmesi için elimi salladım.
" Babamın mezarının başına bile gidemiyoruz, babamı aldığın gibi mezarını da aldın bizden! " Eli masaya çarptı hiddetle, küçük bedenine nazaran kelimeleri büyük ve cesurcaydı. Omuz silktim, benden alınanlar için ağzımı dahi açmazken karşımda şerefsiz babası için ağlayan çocuğu pışpışlayacak değildim.
" Babamın öldüğü gün susan annem, bugün ilk kez babamın mezarının fotoğrafına bakarak konuştu! " dediğinde oturduğu sandalyede dik bir konum aldı, boğazını temizleyip az önceki sızlanmasına nazaran yüzündeki acıyı silip yok ettiğinde gözlerindeki parıltı şeytaniydi.
" İki yıl boyunca onun sesini duyabilmek için yalvarırken, bugün ilk kez bana sesini duyurdu ve o bana yalvardı! " Öne eğildi, heyecanla sır verircesine kelimelerini sıraladığında yüzündeki mutluluğu iğreti bir bakışla izliyor, ilgisizce karşısında duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus ile Berceste
Romance" Sen bercestesin, ben meyus; aşırı zıtlıklarımızın nihayetinde eş olmaya çalışan iki ayrı bedenden ibaretiz sadece, daha fazlası değil! " Sahra ile Kenan'ın zoraki, umutsuz, tutku dolu ve bir o kadar da naif evliliğinin hikayesi! Kapak tasarımı:...