40.Bölüm: Cehennemin Gölgesi

65 6 2
                                    

" Kenan bahçede bir ses var! "

Yatağın içine daha fazla kıvrılıp başımı yastığa bastırırken dışarıdan gelen tıkırtıların sesi arttıkça uykum açılıyordu. Bir kez daha dürtükledim Kenan'ı, beni uyandıran seslerin onun uykusunu bozmaması takdire şayandı. Hareketlenip yatakta gerindiğinde nihayet gözünün birini aralayıp bana bakabilmişti.

" Bahçede biri var herhalde, kalk bak hadi! " Bir an önce kalkması bir yandan elimi kaldırıp camı işaret ederek salladığımda umursamazca gözlerini kapatıp yatakta yayıldı.

" Gider birazdan, boş ver! " diyerek umursamadığını dile getirdiğinde tekrar uyuma pozisyonu almıştı ki dışarıdan yükselen ses gözlerini tekrar açmasına neden olmuştu.

" Kenan, açsana oğlum kapıyı! "

Gözlerini devirip yatakta doğrulduğunda bir yandan esniyordu. Söylene söylene üzerindeki yorganı atıp yataktan indiğinde aheste aheste cama doğru ilerledi.

" Amca? " diye seslendikten sonra bir süre sessiz kaldığında gittiler mi acaba diye düşünürken '' İniyoruz! '' demesiyle dumura uğradım. Neden ben de iniyordum? Camı kapatıp aceleci adımlarla banyoya doğru ilerlediğinde nihayet benim soru dolu bakışlarımı görmüştü.

'' Amcam ile yengem geldi, kalk hadi gecikmeden inelim kapıda kaldılar! '' Elini aceleci tavırla sallayıp üzerimdeki yorgana saldırıp üzerimden çektiğinde başımı yatak başlığına vuruyor bacaklarımı itiraz edercesine sallıyordum. Sabah sabah misafir gelindiği nerede görülmüştü, haber bile vermemişlerdi. Kenan çocuktan farkı olmayan tavırlarıma gülerek banyoya girdiğinde mecburen uykumu yatakta bırakıp bedenimi kazıyarak yataktan çıkardım. Kenan banyodan çıkana kadar yatağı toparlayıp giyinme odasına geçtiğimde elime geçen ilk kazak ve pantolonu üzerime geçirip hazırlandıktan sonra tekrar odaya geçtim. Saçımı tokayla tuttururken Kenan nihayet banyodan çıkabilmişti.

Kenan benden önce inip çoktan kapıyı açtığında sesleri odaya kadar geliyordu, sabah sabah bu neşe doğrusu kafa açıcıydı. Ayaklarımı sürüye sürüye odadan çıkıp merdivenleri arşınladığımda kadrajıma önce Hasan Efendi ardından Hacer Hanım girdi, ikisi yan yana oturmuş bana bakmaktayken bakışlarının odağında olmaktan rahatsız bir şekilde başımı eğip yanlarına ilerledim.

'' Hoş geldiniz, '' diyerek ellerini öpüp geri çekildiğimde Kenan' ı arayan bakışlarım nihayet onu bulabilmişti. Mutfaktan çıkıp yanıma geldiğinde kulağıma doğru eğildi. '' Çayı demledim, yengem kahvaltı için çörek getirmiş tezgahın üzerine bıraktım. '' Küçük bir gülümsemeyle cümlesini bitirdiğinde başımı tamam dercesine sallayıp hareketlendiğim sırada Hacer Hanım'ın sözleriyle duraksamıştım.

'' Sen niye demledin oğlum, biz gelin çayı içmeye gelmiştik! '' Yalandan bir kahkaha attığında yüzündeki ayıplar ifadeyi yumuşattığını sanıyor olmalıydı. Kenan'a doğru başımı çevirdiğimde göz göze gelmiştik, oturduğu yerde kıpırdanıp zoraki bir gülümsemeyle yengesini cevapladı.

'' Bir dahaki gelişinizde de Sahra'nın çayını içersiniz yenge! '' Ilımlı ılımlı nasıl da güzel konuşuyordu, benim nasıl sinirlendiğimi görmüyor gibi davranması daha da sinirlendirmişti. Sabır çekip sessizliğimi koruyarak mutfağa geçtim, bir an önce kahvaltı masasını kurmalı ve Hacer Hanım'ın tatlı görünümlü sivri diline düşmemeliydim.

Buzdolabında ne var ne yok her şeyi masaya koyduğumda kahvaltı hazırdı, Kenan'a seslenip kahvaltının hazır olduğunu söylediğimde bunun da eleştiri meselesi olacağını tabii ki tahmin edemezdim.

'' Kapıdan çocuk çağırır gibi masaya misafir çağırılır mı kızım, yanımıza gelip buyur etsene! '' Hacer Hanım söylene söylene mutfağa girip masanın baş köşesine yerleştiğinde hiç onaylamayan bakışlarıyla bana bakmayı bırakıp bu kez masayı alıcı gözüyle süzmeye başladığında eleştirecek bir şey bulamamış olacak ki sessiz kaldı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Meyus ile BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin