6. Bölüm

5K 200 39
                                    

Ne kamp'ı bir kampımız eksikti zaten. Can heyecanla yanımıza gelip elinde ki broşürü masanın üzerine koydu.
"Ya buzdan prenslerim ve prensesim lütfen gidelim. lütfen, lütfen, lütfen, çok eğleniriz, ateş yakarız, çikolatalı süt eşliğin de marşmelov yeriz."
Can gerçekten boğazına çok düşkündü. Kamp'a gitmek zorunlu değildi. Merih ve acar'a baktığım da bakışlarının ben de olduğunu gördüm.

"Ne? Bana neden bakıyorsunuz?"
"Gidelim mi?"
Ne yani, bana mı bağlıydı? Merihe dönüp omuz silktim.
"Yani, siz gidin ben ev de otururum."
gülen yüzü solarken sessizleşerek önüne döndü. Üzüldü mü o?
"Yaa hayır yavru tavşanım, gelmeyecek misin yani, sensiz tadı çıkmaz lütfen."
Onlara o kadar çok kanım kaynamıştı ki ben de gitmek isterdim, ama böyle şeyler parayla olan şeylerdi ben de olmayan şey.

"Can ısrar etme."
Merihin soğuk sesi beni bile ürpertmişti. Bana bakmıyordu, önünde ki deftere bakıyordu.
"Öff o zaman ben ismimizi yazdıracak mıyım şimdi anlamadım."
Aslın da, neden bir kez de olsa kendim için bir şey istemiyordum ki annem den. Bu kadarına hakkım vardı.
"Yazdır can, benim de ismi mi yazdır."
Can neşeyle üstüme atlayıp yanaklarımı öpmeye başladığın da kahkahama engel olamadım.
"Olley be! Canım tavşanım."
"Çekil lan!"
Merih sinirle can'ı ensesinden tutup çektiğin de can onu takmadan koşarak sınıftan çıktı.
Gülerek merihe döndüğüm de yüzün de ufak tebessümle bana bakıyordu.

"Ben neden sürekli arada kalıyorum anasını satayım, gidip bir can'a bakayım ben."
Acar mırıldanarak usulca yanımızdan gitti. Ne arada kalması canım yani, dört arkadaş oturuyorduk aslın da?
"Sevindim gelmene."
"O belli oluyor."
Alayla gülümsedim. Beni takmadan sıraya yayılıp kolunu omzuma atarak kulağıma eğilip fısıldadı.
"Doğru söyle kıyamadın bana."
Ne alakası vardı, gözlerimi kısıp ona baktım. Egosu yine kendisini öne çıkarmıştı.
"Canım istedi diye geliyorum senin için değil."

Kıkırdayarak önüne dönerken omzumda ki kolunu itip ayağa kalktım.
"Nereye?"
"Kantine."
Merihi takmadan sınıftan çıkıp kantine doğru ilerlerken arkamdan geldiğine adım kadar emindim. Boş masa bulup yerleştiğim de masaya ellerini yaslayarak yüzüme eğilip fısıldadı.
"Ne istersiniz ayliz hanım?"
"Bir kahvenizi alırım merih bey."
Sırıtarak arkasını dönüp sıraya girdi. Bugün günüm güzel geçiyordu, önüme döndüğüm de karşım da gördüğüm ikiliyle kaşlarım havalandı.

Ece ve yelizdi değil mi isimleri? Her okul da kendinisi havalı sanıp totosu kalkan insan vardı, ama ben onun havasını indirmesini de bilirdim. Merak ettiğim neden yanıma geldikleriydi ikisine bakıp göz kırptım.
"Hayırdır?"
"Bak kızım."
Demek başlıyoruz, olur benim de elim kaşınıyordu zaten. Keyfimi bozmadan ece denen kıza bakmaya devam ettim.

"Merihten uzak dur, okula geldiğinden beri bir havalar felan, sen kendini ne sanıyorsun? Bu okulun popüleri biziz ayağını denk al."
Demek derdi merihti, alayla söylediklerini dinleyip yanında ki kıza baktım. Süs köpeği gibi başını sallıyordu.
"Almazsam ne olur?"
böyle bir şey beklemiyor olacaklar ki bozguna uğrayarak bana bakıp bir şey olmamış gibi sırıttı.
"Ne mi olur? Sana bu okulu dar ederiz."
Kendimi tutamayarak bol kahkaha attım bu okulu bana dar mı ederlerdi?
"Hadi et bakalım, bana bu okulu dar et."

Sinirden kıpkırmızı olmuş suratını zevkle izlerken sinirle ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
"Senin havan kime ha! Sürtüğün kızı!"
İşte bu son noktaydı kantin ölüm sessizliğine gömülürken gözlerim kantin de gezdi. Merih acar ve can yanımıza gelecekken elimle onları durdurdum.
"Vuhu eğlence zamanı, ulan keşke mısır alsaydım yanıma."
Can...bu çocuk gerçekten ayrı bir alemdi. Gözlerimle alttan alttan eceye baktım. Yavaşça gözlerimi gözlerinden ayırmayarak ayağa kalktığım da korkuyla yutkunduğuna yemin edebilirdim. Gözlerim yelizi bulduğun da tıslarcasına konuştum.
"Uza!"

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin