Kendimi ilk defa yalnız hissetmiyordum. Onlar bu kısa süre için de benim herşeyim olmuşlardı. Bunu nasıl başardılar ben de bilmiyordum.
Ateş başın da herkes kendi halin de takılırken, can nerden çıkardığını bilmediğim marşmelovu bir dala saplamış ateşe doğru tutarken bir yandan da çikolatalı sütünü yudumluyordu."Can."
İç çekerek ona bakarken sütünü yudumlamayı keserek bana döndü.
"Yavru tavşanım?"
"Benim canım çikolatalı süt çekti."
Dudaklarımı büzerek ona bakarken gözlerini pörtleterek bana baktı.
"Canımı al ama yemeğimi alma yavru tavşanım!""Lan versene kıza süt, senin illaki yedeğin vardır."
Merih sinirle can'a bakıp eliyle ensesine vurdu. Can küskünce dudaklarını büzerek ceketinin cebini açtığın da şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. Ceketine bantla bir sürü süt yapıştırmıştı.
"Oha lan." Acar benim veremediğim tepkiyi vermişti.
Can elleri titreye, titreye, süt verdiğin de neşeyle süt'ü aldım. Canım çekmişti yahu.
"Oğlum sen nasıl bir açsın, burada 10 tane süt var."
"Ya abicim! Onlar benim 1 saatimi bile almaz!"
Çüş, yuh yani, gözlerimi devirerek can'a bakarken edebiyat hocasının sesiyle dikkatimi ona verdim. Bizimle oturmayı seçmişti, yakışıklı hocaydı."Çocuklar aranız da hiç daha önce aşık olan var mı?"
Ateş başın da büyük bir sessizlik oluşurken hoca bunu anlamışcasına güldü.
"Peki sizce aşk nedir?"
Ve yine o sessizlik.
"Aşk acıdır hocam, aşk karşılıksız sevgi demektir, aşk kavuşamamak demektir, aşk kötü bir hastalık hocam, aşkın ilacı yok, aşk bir sarmaşık hocam, zehirli bir sarmaşık..."
Merih...bunları söyleyen merihti. Garip tarafı gözlerimin tam içine bakarak söylemesiydi. Gözlerimi ne kadar gözlerinden çekmek istesem de olmuyordu gözlerine tutulmuştum."Değişik bir bakış açısı merih, ama aşk kavuşmak değil midir?"
"Hayır hocam, aşk...bir destandır, destanlar kavuşamamaktan olur, birbirini çok seven iki genç kavuşamazlar ve bu destana dönüşür, ama eğer kavuşurlarsa bu destan olmaz, bence aşkta böyle bir şey."
Büyülenmiş bir şekil de sessizce gözlerine bakıyordum. Gülümsememe engel olamazken bu kez bakışları gülüşüme düştü. Gözlerim otomatik olarak dolgun dudaklarına gitti, dolgun pembe dudaklarına..."Hocam! Ben aşık oldum! Mesela çikolatalı süt!Onsuz yaşayamam ondan ayrılırsam kalbim paramparça olur, vallahi allah bizi ayırmasın."
Canın dedikleriyle herkes kahkaha atarak ona bakmıştı. Engin hoca ayaklanarak bize baktı.
"Aşk bir çıkmaz sokaktır...iyi geceler çocuklar."
Dalgınca ateşe bakıp buruk bir gülümsemeyle arkasını dönerek çadırına ilerledi. Onun da yaşadığı şeyler vardı belki de..Yatma zamanımız geldiğin de gerginliğim kat be kat artıyordu. Merih bunu hissetmiş gibi ellerimi sıkıca tuttu.
"Korkma.."
Sessizce başımı sallarken çadırın üzerinde ki minik ışıklar dikkatimi çekti. sorgularcasına merihe döndüğüm de yüzünde ki gülümsemeyle omuz silkti.
"Korkma demiştim."
En içtenliğimle ona doğru adımlayıp dibine girerek gözlerinin tam içine baktım. Kollarımı beline dolayarak başımı göğsüne gömdüm. Gözlerimi kapatarak kendine has kokusunu derince ciğerlerime çektim. Bir mıknatıs gibiydi merih, ben de o mıknatısa çekilen anahtar."Teşekkür ederim merih."
Sessiz kalarak kollarını sıkıca bana dolayıp başını başıma yasladı.
"Ooo yanlış zamanda mı geldik?"
Can'ın sesiyle heyecanla geri çekildim. Utanarak gözlerimi kaçırırken can utanmadan kıkır,kıkır gülerek bize bakıyordu.
"Abi bakmayın buna, hadi çadıra geçelim."
Yavaş adımlarla çadıra geçtik. Gerginliğim hala vardı, çadır şimdiden beni boğmaya başlamıştı. Can en uca geçip uzandığın da yanına acar geçmişti. Acar yanına vurup gülümsedi."Gel bakalım tavşancık."
Kıkırdayarak yanlarına uzandığım da yanımda ki boşluğu merih doldurdu. Onun yanında uyumak beni heyecanlandırıyordu.
"Korkma ayliz, bak biz buradayız tamam mı?"
"Evet korkulacak bir şey yok."
"Eğer boğulacak gibi olursan hemen bizi uyandır."
Hepsinden ayrı bir ses çıkarken gülerek konuştum.
"Asıl siz korkmayın bir şey olursan söylerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
Literatura FemininaŞaşkın bir halde beni duvarla arasına alan kara gözlere bakıyordum. Sarhoştu...hem de çok. Başını boynuma gömerek derince kokladı. Yerimde mıhlanmışcasına durmuş, tepki veremiyordum. Parmağını boynuma doğru sürtüp fısıldadı. "Sen zehirli bir sarmaşı...