48. Bölüm

2.6K 135 17
                                    

Yaralı çocuklar vardı, kalbi kırık çocuklar. O çocuklar her zaman daha güçlüydü çünkü onlar bazı şeyler yaşamıştı. Unutulmayacak şeyler. O çocukları kimse yıkamazdı, çünkü onlar hayatının en büyük darbelerini çocukken almışlardı ve biz o darbeyi alan çocuklardık. Ben parsı kaybetmiştim, anne baba nedir bilmezdim.
Merih küçücükken babası annesini öldürmüştü.
Can ailesini trafik kazasında kaybetmişti.
Ve acar o da ne anne sevgisi ne de baba sevgisi görmüştü.

Biz yaralı çocuklardık, biz yıkılmaz çocuklardık.
Bazen bu omuzlarımız çökerdi çünkü yaşadıklarımızın yükü bazen çok ağır gelirdi ama o omuzları yine dikleştiren sevgi olurdu. Aile sevgisi
Merih, can, acar ve ben. Biz kendimize yepyeni bir aile kurmuştuk. İçi sevgiyle dolu bir aile.

"Yine beni bırakmadınız."
Zorlukla konuştuğumda yavaşça geri çekilerek hepsinin kızarık gözlerine baktım.
"Biz seni nasıl yalnız bırakırız?"
Dolu gözlerimden yine bir yaş firar ettiğinde bakışlarım kara gözleri buldu.
"Gidelim buradan, lütfen."

Seslice yutkunuşunu duydum. Sessizce ayaklanarak kucağına beni kolaylıkla alıp yürümeye başladığında göğsüne sinerek gözlerimi kapattım.
Başıma sayısız öpücükler kondurarak derin nefesler alıyordu.
"Çok korkuttun beni sarmaşığım, çok."

"Bir daha seni asla yalnız bırakmayacağım. Üzüleceksekte birlikte üzülürüz. Senin üzüleceğin zaman gelebileceğin tek yer benim göğsüm olsun."

♥️♥️♥️

"Al bakalım iç sıcak sıcak, donmuşsun."
Acar'ın getirdiği sade sıcak sütü alarak tebessüm ettim.
"Sade süt mü içilir acarcım? Nerede bunun çikolatası, yavru tavşanım bunlar senin sevdiğin şeyi de bilmiyorlar."
Acar kızgınlıkla can'ın ensesine vurarak tişörtünden tutup koltuktan attı.

"Kalk kendin hazırla lan o zaman! Çok bilmiş muzlu süt!"

"Bana muzlu süt dedi! Bunu hakaret sayarım!"
Kıkırdayarak sırtımı Merih'in göğsüne yasladım.
Elleri sakince saçlarımı okşamaya başladı.
"Bize bugün ne yaptığını anlatmak ister misin bebeğim?"
Üçü de merakla bana bakmaya başladı. Anneme gittiğimi duyduklarında ne tepki verirlerdi acaba?
Sessizce gözlerimi kapattım.
"Ben annemin yanına gittim."

"Ne?"

"Ne?"

"Yok ebesinin muzlu sütü!"

Gözlerimi açarak bana şaşkınlıkla bakan gözlere baktım. Böyle bir şey yapmamı asla beklemiyorlardı.
"Çok garip ama..onu özledim ve yanına gittim ama beni yine şaşırtmadı."

"Yoksa sana bir şey mi yaptı ayliz?"
Acar endişeyle bana bakarak sorusunu yönelttiğinde elini tutarak gülümsedim.
"O bana bir şey yapamaz. Hayatında tek çok mutluymuş. Ona pars'ın mezarlığına gidip özür dilemesini söyledim."
Parstan bahsederken kalbim sızlıyordu. Belki de şuan aramızda o da olabilirdi ama yok.

"Pars'ın katilini özlediğim için kendimden nefret ediyorum. O benden kardeşimi çaldı, ve ben hâlâ beni sevmesini umut ediyorum. Ne anadan ne de babadan güldü yüzüm."
Yaşlı gözlerimi tavana çevirerek kırpıştırdım. Artık ağlamak istemiyordum. Elimin üzerinde bir el hissettim.

"Senin annende babanda biziz tamam mı güzelim? Sen bizim minik kızımızsın. Ve benim biricik kardeşimsin."
Ve Acar'ın elinin üzerine bir el daha eklendi...
"Kim giderse gitsin, biz hep senin yanındayız yavru tavşanım. Sen bu ailenin birtanesisin, sensiz bu ailenin bir anlamı yok."
Ve can'ın elinin üzerine sevdiğim adamın elleri de eklendi..

"Bizim ailemiz hep mutlu olacak, biz artık çok mutlu olacağız. Bizim yaralarımızı biz saracağız, bu aile hiçbir zaman birbirinden kopmayacak."

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin